°En sevdiğim kısım°

1.8K 59 20
                                    

Selam papatyalar🌼
Bu kitabı yazmaya- yayayusui0w- Rabişim sayesinde başladım.
Belki okunur belki okunmaz ama benim için önemli olan okuyanların keyif duyması.

💝Sizden tek bir ricam olacak, lütfen benden oylarınızı esirgemeyin💝

Ve şunu unutmayın, sevgi koşulsuzdur. Birini zorla sevemezsiniz. Belli bir cinsiyete, ırka veya kişiliğe sığdırılamaz. Kimi severseniz sevin eğer mutluysanız, hiç tereddütünüz olmasın ve adımlarınızı sağlam atın.🏳️‍🌈

Şimdi,
Hoşgeldin✨
Keyifli okumalar diliyorum.💖

^^^^^^^^^

Derin bir nefes alıp kapıyı tıklattım. Komut gelmeyince leydinin hâlâ uyuyor olduğuna kanaat getirip kapıyı açtım. Odaya girerken ürkütmemek adına oldukça yavaş davrandım. Lord Eadred kapıları her hafta yağlama yaptırsa bile yinede gıcırdıyorlardı.

Nefesimi bile tutuğumu fark etmeden leydinin yatağına doğru yaklaştım. Günün en sevdiğim kısmı olarak onun uyuyan masum yüzünü seyire dalma vaktiydi benim için.

Melek gibiydi.
Benim leydim, benim meleğimdi. Var olan herşeyden daha güzeldi benim nezdimde. Var olan herhangi bir şey bana böyle hissettiremezdi çünkü o olmadıkça. Onun aklının ucundan bile geçmeyen düşünceler besliyordum ona karşı. Öğrenince belki de beni yanından gönderip, kovmak isteyeceği derecede şeyler... Eğer bilse, beni kovar mıydı acaba yanından diye düşünmeden bir gecem geçmiyordu bu konakta.

İçimi karartan ve beni bir keder bulutunun içine haps ederek bütün vücudumu sıkıştıran düşünceleri hemen def ettim etrafımdan. Şuan onun meleksi yüzünü doya doya izlemem gerekiyordu. O uyurken ona olan bakışlarımı saklamak zorunda değildim. Her baktığımda göz bebeklerimi titreten bu kadına, duygularımı saklamadan yanında bulunabildiğim tek bir an bahşedilmişti bana. Şükr etmeliydim değil mi?

Şükr ne kelime! Dünyalara bedeldi benim için. Benim leydim, benim dünyamın tamamıydı zaten. O gülüyorsa, benim benliğim kendi hükümdarlığında şenlik yapardı onun mutluluğunda. O ağlarsa yas ilan edilirdi topraklarımda.

Ama şükr etmek yerine isyan etmeye doğru gidiyordum işte. Onun gözünde gerçek sadece bir hizmetçi olmak çok yoruyordu kalbimi. Daha fazlasını istemekten alıkoyamayordum işte.

Onun beni mutlu ettiği kadar kimse dokunmuyordu mutluluğuma.
Ama en çok ta o üzüyordu ya beni. Belki de ben kendi kendime yıpratıyordum benliğimi. Onu suçlayamazdım aşkımdan dolayı...

Odada ki saate baktığımda sadece bir kaç dakika kaldığını farkettim uyanması için. Yavaşça ve çok hafif bir şekilde yatağın ucuna oturdum. Biraz daha yaklaşmak istiyordum her seferinde. Onun bana verdiği duygularda çok güzeldi evet, lakin ben onun bütün herşeyini istemekten alıkoyamıyordum kendimi.

Bütün herşeyiyle benim olduğu bir evren mümkün olabilir miydi gerçekten? Onun teninde soluklandığım, onun nefesinin benim ciğerlerimde kaybolduğu bir evren...
Bu düşünceler bir tebessüme sebep olmuştu elbette. Onu her hayal ettiğim de ki gibi.

Ellerim istemsizce ipeksi saçlarına doğru gitti. Parmak uçlarımda onu hissettiğim anda, kalbim deli gibi çarpmaya başladı. Sadece ufak bir dokunuşla bile beni bu hale getirebildigini bilmeye hakkı yokmuydu yani?

Parmaklarım yüzüne düşen saçları arkaya ittirirken nefesim kesildi. Yüzüne baka baka doyamıyordum ki! Daha fazla bu şekilde kalmanın kimseye faydası olmayacaktı. Önü uyandırmam gerekiyordu artık.

Oturduğum uçtan ayağa kalktım ve uyanması için ona seslenmeye başladım. Beni duymuyordu ya da büyük ihtimalle duymamazlıktan geliyordu. Çünkü uykuyu çok severdi benim leydim. Bir 5 dakika geçmesine rağmen tepki vermezken, hâlâ uyumaya devam etti.

"Leydim, artık uyanmanız lazım!"

Diğer tarafa dönerek beni görmezden geldiğinde göz devirdim. Nazı bana geçiyordu tabii.

"Siz bilirsiniz, kahvaltı için olan süreniz dolmak üzere. Daha sonra bir misafiriniz gelecek, bu yüzden kahvaltı süresini uzatamam."

Sözlerimi duyar duymaz dogrulacağını tahmin ettiğimden kıkırdadım. Kahvaltı lafını duyar duymaz uyanması beni  her zamanki gibi güldürdü.

"Keşke kahvaltı kadar bile olsa sevsen beni."

Kıyafetlerini hazırlamak için dolaba dönerken ağzımın içinde mırıldanmıştım. Kahvaltı kadar yoktu değerimiz resmen.

"Cara ne mırıldandın öyle? Duyamadım."

Duymadığı için rahatlamıştım. Bazen yanında iken kendimi tutamadığım oluyordu. Daha çok dikkat etmezsem duygularımı ele veririm diye korkuyordum bazen ama sonra böyle bir şeyi aklının ucundan bile gecirmeyeceği için rahatlıyordum.

"Leydim, banyo için vaktiniz kalmadı. Hemen giyinip inmeniz gerekiyor."

Ona döndüm.
Uykulu bir şekilde yatağın ucunda oturup bana bakan bir adet leydi ile içim gidiyordu neredeyse. Pencereden yansıyan gün ışığı kumral saçlarına vururken, bal rengi gözleri kısık ve mayışıktı. Onun yanındayken asla yavaşlamayan kalbim bu görüntü karşısında tekledi.

Beyaz geceleği ile karşımda böylece duruyor olması çok tehlikeliydi ama o tehlikenin farkında değildi. Bakışlarımı üzerinden çektim ve sedirin üzerine koyduğum kıyafetleri gösterdim,

"Leydim, hızlı olun lütfen, Lordu kızdırmak istemeyiz."

Kapının kulpunu kavrayıp odadan çıkmak üzereydim ki onun ağzından dökülen kelimeler yutkunmama sebep oldu.

"Nereye gidiyorsun Cara? Giyinmeme yardım etmeyecek misin?"

•••••

𝑳𝒆𝒚𝒅𝒊𝒎  «𝚐𝚡𝚐»Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin