°Asla izin vermem°

768 41 23
                                    

Elimden bir kaza çıkmadan nasıl atlattığımı anlamadığım fazlaca gergin geçen yemek faslından sonra leydim ile anlaşmış gibi bahçeye çıkıp her zaman oturduğumuz salkım ağacın altına oturmuş, sırtımızı da ağacın gövdesine yaslamıştık. Ben onun güzelliğine, güneş huzmelerinin aydınlattığı yumuşak saçlarına, serin esintiden dolayı allanan elmacık kemiklerine, uzun ve kıvrık kirpiklerine, dolgun ve pembe dudaklarına dalıp gitmiş iken, o elindeki kitabın sayfalarını çevirip duruyordu. Böylece geçip giden ve beni az da olsa sakinleştiren dakikaların ardından leydimin bir anda bana dönen başıyla girdiğim transtan çıktım.

"Çok belli ediyorsun."

Dudaklarından dökülüp kulaklarıma ulaşan ipek sesiyle ben daha ne dediğini kavrayamadan o hızlıca ayağa kalkıp biraz dolaşacağını söyleyerek hızla ilerledi. O minik ama hızlı adımlar ile ilerlerken arkasından bakakaldım. Kafamda dolaşan ses ile 'neyi belli ediyorum ki' sorusunu öğrenmek için hızla ayağa kalkarak peşinden ilerledim. Onun küçük adımlarına tezat olarak benim attığım hızlı ve uzun adımlar ile çabucak arkasında belirlivermiştim.

"Leydim? Az önce ne dedin sen?"

Soğuktan allaşan elmacık kemikleri sanki daha da kırmızı olup belirginleşmişken merakla kaşlarımı çatarak yan tarafına geçtim. Neyi kastettiğini deli gibi merak ederken o sadece gözlerini benden kaçırmakla yetindi.

Tam sorumu yenileyecektim ki  nereden geldiğini-bizi bulduğunu- anlamadığım Lord Henry  ilerideki ağacın arkasından çıkarak önümüzü kesti. Onu görür görmez nefeslerim hızlanıp sinir katsayım artarken leydiminde lordu fark etmesiyle iyice gerginleştim.
Zaten gergin geçen yemek dakikalarının ardından burada da karşımıza çıkması ikimiz  açısından da hem beklenmedik hem de istenmeyen bir durumdu zîra. Bir kaç adımda Leydime doğru yaklaşması ise avuçlarımın kaşınmasına sebep oldu.

"Leydi Diana, yürüyüşünüzde size eşlik edebilir miyim?"

Bu adam sözleri ve davranışlarıyla yumruklarımın tadına bakmak için yalvarırken benim ona hiçbir şey yapamıyor oluşum kanıma dokundu. Yayvan bir şekilde sırıtan surat ifadesi, leydime doğru referans yapan eli ile birleşince kaşımın seğirdiğini dahî hissettim ve dayanamadım. Leydimin konuşmasına imkan tanımadan müdahale ettim.

"Gördüğünüz gibi Lord! Leydim şu an benim ile yürüyüş yapmakta."

Lord Henry'nin Leydimin üzerinden bir saniye bile  ayrılmayan göz bebekleri benim ile buluşunca o alaycıl ifadesinin ortasına en sıkı yumruklarımdan birini geçirmek gibi bir takım hayallere daldım.

"Siz de kimsiniz bayan? Koskoca leydinin hizmetçisinin bu gibi konulara müdahale etmesi ne kadar doğrudur bilemeyeceğim değil mi Leydi Diana?"

Daha ne kadar kendimi zapt edebileceğimi tahmin edemiyorken öne doğru bir adım attığımı dahi leydimin kolumu tutması ile farkına vardım ve o anda sağıma dönen bakışlarım ile  leydim ile göz göze geldim. Kaşları çatılmış ve tedirgin surat ifadesine rağmen bana hafifçe bir tebessüm yolladığında ise biraz daha sakin kalabileceğim hakkında kendimi telkin ettim.

"Haddinizi bilin Lordum. Cara benim için sadece bir hizmetçi değil, aynı zamanda en yakın arkadaşımdır. Lütfen bunu bilerek konuşun"

Leydimin dudaklarından beni savunur nitelikte dökülen kelimeler biraz rahatlamamı sağlarken Lord Henry'nin bozguna uğramış olan surat ifadesi daha da fazla keyfimi yerine gelmesine sebebi oldu. Sonuç olarak benim leydimin önünde beni aşağılamak istemişti ama bu çabası bizzat leydim tarafından  hüsran ile sonuçlanmıştı.

"Kusura bakmayın Leydi Diana, sadece bana bu yürüyüşü bahşeder misiniz onu sormak için yanınıza gelmiştim."

Leydimin kolumu tutan ince parmakları Lordun ısrarı ile  daha da sıkılaştı.

"Teklifinizi reddedeceğim, yürüyüşümü Sevgili Cara ile yapıyorum Lord Henry.
Müsaadenizle."

Sıkılaşan parmakları beni çekiştirip lord'un aksi yönünde hareket ettirdiğinde ise aklımda tek dönen şey ismimin başına getirdiği sevgili lafzı oldu. O sevgiliden kasıt benim istediğim sevgili olmasa da bu kelimenin leydim tarafından ismimin başına dahi getirilmesi kalbimin son derece müthiş bir hızla çırpınmasını ve göğüs kafesimden çıkmak istercesine tepki göstermesini sağladı. Öyle ki sabahtan beri üzerimizde olan gerginlik leydimin tek bir sözü ile kuş gibi uçup gitmişti vücudumdan.

Lordun yanından  iyice uzaklaştığımızı leydimin bileğimi bırakan eliyle beraber yüzünü bana dönüp duraklamasından anladım. Ben hayal alemine dalmışken ve kafamda hâlâ leydimin sözleri dolaşıyorken onun konuşması ile kendime geldim.

"Neden bu şekilde gülüyorsun?"

Utangaç ve çekingen bakışların yüzümdeki gezintisini  fark ettiğim sırada  kafasını aşağı eğmesi ve hemen bakışlarını benden kaçırması onun yanında her daim yaşadığım olayı bana tekrar yaşattı. Kalbim son hızla deparına devam ederken sırıttığımı bile onun sözleriyle fark etmiştim.

Fakat aklıma gelen şeyler, tebessüm eden mimiklerimin yavaş yavaş yüzümden silinmesini sağladı. Leydimin kolumu bırakmasından dolayı yaşadığım boşluk, yerini ona doğru attığım bir adıma bıraktı. Bu yakınlıkta saçlarından burnuma dolan koku ile derin bir nefes aldım

"Sabahki olay ve şimdi Lord Henry..."

Leydim utangaç bir hâle bürünen bakışlarını benden kaçırmak için eğdiği kafasını lordun adı geçer geçmez hızlı bir şekilde kaldırdı ve göz teması kurmamızı sağladı. Hızla sarf ettiği cümleler ise benim konuşmamı başlamadan bitirmişti bile.

"Cara! Asla ama asla böyle bir şey istemiyorum. Bu tamamen babamın işgüzarlığı. Yaşım ilerlemeden beni bir an önce evlendirmek istiyor. Ama ben..."

Derin bir nefes aldı ve sağımızda kalan ormanlık alana bakarak konuşmasına devam etti.

"... istemiyorum. Sevmediğim biri ile evlenmek ve ömrümün diğer yarısını da bu zamana kadar yaşadığım gibi başka bir  malikanenin dört duvar arasına sıkışarak geçirmek istemiyorum. Mutsuz bir şekilde..."

Sarfettiği sözlerin yanında gözünden dökülen bir damla yaş kalbimin acıdan kasılmasını sağladı. Ben onun akan bir damla gözyaşı için, sırf o gözyaşının akmaması için her şeyimi bile feda ederdim. Onun mutsuzluğu benimde mutsuzluğum demekti. Ayrıca hiç kimse sevdiği kadının başkası ile birlikte olmasına özellikle de bunun mutsuz ve zoraki bir şekilde olmasına dayanamazdı. Her ne kadar leydim bilmese de ben onu hayatımdaki herşeyin önüne koymuştum. Hatta kendi hayatımın bile önüne...

Dolayısıyla Onun bu şekilde babası tarafından mutsuzluğa mahkum kılınacağı bir hayatı yaşamasına asla izin vermeyeceğimi de biliyordum.

Hızlı adımlar ile dibine kadar girdim. Sabah olduğu gibi iki elim ait olduğu yere hiç yabancılık çekmeden yerleşti. Yanağına doğru ilerleyen bir damla yaşı titreyen parmaklarıma inat hızla sildim ve yavaşça elmacık kemiklerini okşayarak onu rahatlatmaya çalıştım.

Bu şekilde bana dolu gözler ile bakması artık her şeyi boş vererek içimden gelenleri yapmak istememe sebep oluyordu. Hele bu şekilde karşımda, hem savunmasız hem de üzgünken bütün O engelleri aşarak ona daha yakın olmak ve onu teselli etmek için kavrulan kalbimi  zaptedemiyordum.

"İstemediğin hiç bir şeyi yaşamayacaksın. Sana söz veriyorum leydim,
buna asla izin vermem. Asla."

Kollarımı narin bedene sardığımda da, saçlarını okşayarak onu teselli ederken de dudaklarımdan dökülen tek bir kelime vardı.

"Asla."





𝑳𝒆𝒚𝒅𝒊𝒎  «𝚐𝚡𝚐»Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin