snapping one, two, where are you? you're still in my heart

116 17 27
                                    

"Siz şu arka masaya geçin ben bir şeyler alıp geliyorum."

Yuta ve Jaehyun, Johnny'i onayladıktan sonra arka masaya doğru ilerlemeye başlamışlardı. Johnny de onların gittiğine emin olduktan sonra dediği gibi içecekleri almaya gitmişti.

"Merhaba. Şimdi seninle bir anlaşma yapacağız. En arkadaki masada iki arkadaşım ve ben birlikte oturacağız bu akşam. Verdiğimiz her siparişte benimkileri alkolsüz getirmeni istiyorum."

Hafif bir sırıtış ile elini uzattığında karşısındaki barmen Johnny'nin parmakları arasındaki parayı fark edip başını sallarken elini sıkmıştı. Johnny şimdilik istediklerini sipariş etmiş ve onların hazırlanmasını beklerken birkaç mesajla sevgilisine planını kısaca açıklamıştı. Çünkü haber vermezse Ten'in birkaç saat içinde barı basma ihtimali olduğunu biliyordu. Sonunda siparişler hazır olduğunda arkadaşlarının yanına dönmüştü.

"Nerede kaldın lan? Bir an bizi unuttun sandık."

"Barmen tanıdık çıktı da lafladık bu yüzden."

Johnny içecekleri dikkatlice verdikten sonra kendi içeceğini yudumlamaya başlamıştı. Yuta sessizce etrafı süzerken Jaehyun başını eğmiş bardağı ile oynuyordu. Johnny birkaç saat içinde döküleceklerini bildiği için şimdilik bir şey dememeyi tercih etmişti.

"Ten'e haber verdin mi? Siz flörtken bile kıskançlık krizi geçirmişti buraya ondan habersiz geldiğini duysa çıldırır herhalde."

Kızıl olan birkaç sene önce Ten'in bastığı partiyi hatırlayıp gülerken aklındaki soruyu yöneltmişti Johnny'e.

"Söyledim. Kabul ettirmek biraz zor oldu ama sizin halinizi gördüğü için kabul etti."

İkisinin bakışları da hâlâ başını kaldırmayan Jaehyun'a dönmüştü. Jaehyun ise nihayet üzerindeki bakışları fark edip onlara bakmıştı.

"Ne var?"

"Taeyong mu o?"

"Hani nerede?"

Jaehyun'un aniden arkasını dönmesi ile diğer ikili kahkahalara boğulmuştu. Jaehyun olanları anlayıp onlara döndüğünde yapmacık bir şekilde gülmüştü.

"Hahaha. Gülmekten karnıma sancılar girdi. Ben onun için bakmadım. Eğer o gereksiz de gelse gidecektim yani. Taeyong için bakmadım."

"Aynen kesin öyledir kardeşim. Gökyüzü de pembe zaten."

Hâlâ gülmeye devam eden ikiliye gözlerini devirdikten sonra önündeki bardağı bir içişte bitirmişti Jaehyun. Okul yüzünden çok nadiren içiyorlardı o anlarda da genelde dağıtıyorlardı. Ve şimdi Taeyong'un hatırlatılması, sanki unutabiliyormuş gibi, ona hiç yardımcı olmamıştı.

"Yavaş lan öleceksin."

"Bir şey olmaz."

İşler tam olarak Johnny'nin istediği yere giderken garsona işaret edip Jaehyun'un bardağını doldurmasını rica etmişti.

"Git lan bugün sonuna kadar."

Yuta endişeli gözlerle Jaehyun'a bakarken bulanan aklı yüzünden pek bir şey düşünemiyordu. Genelde içmeye gittiklerinde içkiye toleransı en yüksek Jaehyun olmasına rağmen ağırdan alan da o olurdu genelde.

"Yine de bu kadar hızlı gitmesen mi? Johnny?"

Arkadaşının ikinci bardağı içişini izleyen Johnny'e dönerek söylemişti Yuta. Ancak Johnny pek aynı fikirde gibi değildi.

"Bir kere de hızlı gitsin. Hep ağırdan aldı ne oldu sanki?"

Arkadaşının cümlesindeki ikinci anlamı fark edince hafif gülümsemişti. Haklıydı. Jaehyun'un üçüncü bardağı ile kendisinin ikinci bardağı doldurulurken bugün ona katılmaya karar vermişti. Ve bu da Johnny'nin işine gelmişti.

forever only | jaeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin