9. BÖLÜM: Şömine

68 58 0
                                    

Hava kararmak üzereydi, yine de havadaki siyah bulutları görebiliyordum. Bu kasabada her yağmur öncesinde olduğu gibi hava basık ama serindi. Uzaklarda bir yerlerden gök gürüldüyor, uğultusu dalga seslerine karışıyordu.

Ellerim, önü açık duran montumun ceplerindeyi. Giydiğim bol, siyah kot pantolonun paçaları yere sürtünüyordu, attığım her bir adımda duyabiliyordum bunu. Toprak zeminin çoktan kirletmediğini bilsem, onları botlarımın içine sokmak için dururdum ancak artık çok geçti.

Kasabanın alışık olduğum, tenha sokaklarında yürüyordum. Yalnızdım ve istediğim tek şey biraz hava almaktı. Bütün bu hikâyenin, Deni'nin sadece biraz yürüyüp hava almak istemesi üzerine başladığını hatırladığımda yüzüme yayılan alaycı ifadeye engel olamadım. Alro'yla kasabaya döndüğümüz, gecesinde Denisa'yla birlikte uyuduğumuz günün üstünden iki gün geçmişti. O günün ertesinde hemen Roven'e bir mektup yazmış ve göndermiştik. Mektup ona ulaşmış olmalıydı ancak bize henüz bir yanıt vermemişti, belki de hiçbir zaman vermeyecekti. Belki de tablolarda kimden bahsedildiğini hiçbir zaman bilemeyecektik. Aynı şekilde tabloların, Alro'nun annesinin söylediği gibi evde yaşananlarla ilgili olup olmadığını veya tamamen alakasız şekilde, yalnızca bir zamanlar evde yaşamış olan birine övgü mahiyetinde yapılıp yapılmadığını da asla öğrenemeyebilirdik. Bilinmezlik, her zaman için en kötüsüydü.

Yanından geçtiğim bahçeden birden bir köpek havlaması duyduğumda yerimden sıçramadan edemedim. Bahçenin tel çitlerine gür sarmaşıklar dolanmış olduğundan köpeği göremedim ancak muhtemelen zincirinin çıkarıyor olduğu şıngırtıları duydum. O evin yanından geçtim, sonra tamamen boşmuş gibi görünen bir diğerinin. Birden uzaktan gelen bir müzik sesi kulağıma ilişti. Yalnızca davul ve gitar duyuluyordu, vokal yoktu. Canlı çalındığını anlamam uzun sürmedi. Üstelik sesin tam olarak nereden geldiğini de gayet iyi biliyordum.

Adımlarımı Val'ın evine giden yola çevirdim. Bu esnada hava tamamen kararmamış olsa bile odun gövdeli sokak lambaları yandı ve alışkın olduğum o cızırtılarıyla toprak yolu, sarı ışıklarıyla aydınlatmaya başladılar. Tam da tahmin ettiğim gibi Val'ın evine yaklaştıkça çaldıkları enstrümantal müziğin sesi daha da duyulur oluyordu; ara ara duruyor, aynı bölümü yeniden çalıyorlardı.

Birkaç dakikanın ardından sonunda yolun sağ yanında Val'ın küçük, tek katlı evini gördüm. Ev, civardaki diğer evlerden biraz uzaktaydı ve evin etrafını saran tel örgülerin çevresini uzun boylu çalılar çevirmişti. Garajın kapısının açık olduğunu görebiliyordum ancak içerisini göremiyordum.

Sonunda evin önüne vardım. Bir süre hiç ses çıkarmadan, onları izleyen bir çift göz olduğundan habersiz garajda müzik yapmayı sürdüren Denisa ve Val'ı izledim. Val bateri setinin arasındaydı, tıpkı onu barda gördüğüm ilk akşam sahnede olduğu gibi tamamen çaldığı şeye odaklanmış görünüyordu. Denisa'nın ise yüzü bateriye, sırtı bana dönüktü; elindeki kırmızı elektro gitarın kablosu ayaklarının altından geçip köşede duran amfiye uzanıyordu.

O an, birbirlerini bulmuş olmalarının beni gerçekten mutlu ettiğini fark ettim. Denisa'nın benim yokluğumu çektiği bütün o yıllarda Val hep onun yanındaydı. Bizim bir zamanlar olduğumuz gibi gençliğin kafalarını karıştırdı iki aşıktan çok daha fazlası olduklarını görebiliyordum.

Beni fark etmeleri pek de uzun sürmedi. Başını davul setinden kaldırır kaldırmaz beni gören Val "Kaldera!" diye seslendi. Denisa da gitarını çalmayı bırakmış, bana doğru dönmüştü. Val, elindeki bagetlerden birini kaldırıp garajın içini gösterirken "Gelsene." dedi, duyabilmem için sesini biraz yükseltmişti.

Kumdan KaleWhere stories live. Discover now