9. BÖLÜM

15 2 0
                                    

İyi okumalarr.

9. BÖLÜM: Gülüşler ve yanmış gözler

Bölüm şarkıları:
Halil sezai, Beyaz Giyme
Barış Akarsu, Gözlerin

Gözlerinde sönmüş yangınlar, ellerinde külleri alevlerin. Ve son bir kez dudaklarında dumanı.

Yarının ne olacağını bilmeden bugünü yaşardı insan. Bazıları da yarınları düşünmekten bugünü yaşayamazdı. Ben her zaman bugünü düşünen, yarınları umursamayan olmuştum. Bugün nefes alıyor muydum? Alıyordum. Bu kadardı işte.

İleriyi hiçbir zaman düşünmedim hep şu anımı düşündüm. Bir hafta öncesinden o günün planını yapanlardan olmadım hiç. Çünkü ben ölümün kokusunu hep aldım. Yarınlarımı düşünecek vaktim yoktu, böyle alışmıştım.

Ölüm her zaman yanımdaydı benim.

Altı yaşında dedem kafamı duvarlara vurduğunda yanımdaydı. Dokuz yaşımda yetimhanede ki benden büyük kızlar beni yastıkla boğmaya çalıştığında yanımdaydı. On bir yaşında okulun havasız bodrumunda kilitli kaldığımda yanımdaydı. Ve henüz on sekizimde o kadının elinde yerlerde sürüklendiğimde yanımdaydı.

Ölümle burun buruna olan birinin yarını düşünme ihtimali yoktu. Düşünürse aptal olurdu. Benim bugünümü düşünmekten başka çarem yoktu.

Ama şuan ilk defa yarınlarımı düşünüyordum. Yarınlarımda nasıl olacağımı hayal etmeye çalışıyordum ve zihnimin kıvrımlarında dolanan şeyler imkanların dışındaydı. Hayal mi kuruyordum bilmiyordum ama yarınlarımda mutluluk olduğunu düşünüyordum.

Mutluluk benim için kısa süreli anlardı. Belki de artık bunun kilidini kıracaktım ve artık mutlu olacaktım. Bilmiyordum, kestiremiyordum. Sadece istiyordum.

İstediğim yarınlarımda oda vardı. Kalbimi uzun zaman sonra mutlak bir hızla attıran, kollarının arasında göğsüne yaslandığımda içimi o huzurun kapladığı bir adam.

Yaman Ardil Vargı.

Duvar kenarına oturmuş, üzerinde ki kanlı geceliği ile belki de ölmeyi bekleyen küçük kızı kurtarmıştı o. Benim tek başıma kaldıramayacağım o bedeni kaldırmış, gün ışığına çıkarmıştı. Onu gülümsetmişti.

Ve ben. Ben ilk defa birinin yanında, bir yabancının yanında mutlu oluyordum. Onun dokunuşundan, ona dokunmaktan çekinmiyordum. Ben ilk defa bir yabancıya kendimi bu denli açıyordum ve bundan korkmuyordum. Çünkü ona dönüşü olmayan bir şekilde güvenmiştim.

Ve şimdi bana en çok güven veren, beni tıpkı bir girdap gibi içine çeken o gözlerine bakıyordum. Bu kadar yakınımda olması aklımı kaybetmeme neden oluyordu. Biraz daha yaklaşsa burnu burnuma sürtünebilecek kadar yakınımdaydı.

Boynundan gelen o tarifi olmayan koku başımı döndürüyordu. Keskin koku her ciğerlerime dolduğunda sanki tekrardan hayata dönüyordum. Kokusu ölüm koksa bile o kokuyu koklamak için canımı verebilirdim. Alkol gibiydi. Sanki her içtiğimde bir yudum daha almak için kıvrandığım alkoldü.

CAN YANGINI: KÜL +18Where stories live. Discover now