Bir

333 28 0
                                    

Şu eski mahalle anılarını canlandıracak o güzel hikayedesiniz, Hoş geldiniz sefa getirdiniz.
Olabildiğince saf yazmaya çalışacağım bu hikayeyi. Mahalle bakkalarından tutun gecenin bir saati yapılan çekirdek kola partisine kadar her şey olacak.

Dediğim gibi, insanın özlediği şeyler onu bu tür hikayelere iter.

Tekrardan hoş geldiniz. Ufak bir tanıtımdan sonra bölüme başlayabilirim. Belki bir diğer bölüme de kayabilir bu, gidişata göre karar vereceğim.

TANITIM

Annesinin babasından boşanması üzerine zaten aile sevgisinden muzdarip Jungkook için durumlar daha da zorlaşır. Ama buna kıyasla ona yardım edecek, kendisini hayata döndürecek dört kişiyi bulacaktır.

Taekook|

TANITIM SON

|1.Bölüm| ● O Monoton Hayatın Hareketlendiği İlk Gün●

"Jungkook'un Anlatımıyla"

Sıradan, ama en ön sıradan, ve zengin bir hayatım vardı birkaç ay öncesine kadar. Seul'ün en lüks villalarından en tehlikeli ve orta gelirli semtlerine kadar düşmüştüm annemin hemşire olması ve tayinini istemesi dolayısıyla.

Bir de babamdan boşanması fakir olmamızın başlıca nedeni olabilirdi. Hangi insan sırf özel hayatına saygı duymuyor diye ultra zengin adamdan ayrılırdı bilmiyorum ama cidden bu halde olmamızın sebebi annemdi.

Babamdan aldığı nafaka nereye gidiyor bilmiyordum. O yüklü miktardaki parayı birkaç ay biriktirseydi şu an buraya taşınmıyor olurduk.
Veya sıradan gecekondu benzeri evimizin bahçesinde alakasız şekilde bir Mercedes yatmıyor olurdu.

Sanırım babamdan kopardığı tek şey bu yeni model kırmızı arabaydı. O da üstüne yapıldığı içindi zaten. Hukuken devretmek durumunda kalmıştı babam kişisi.
Yoksa tek kuruşunu vermeyecek kadar cimri bir adamdı.
Yani anneme tek kuruşunu vermeyecek kadar. Ben bana yaptığı babalıktan memnundum. Bir elim yağda bir elim balda idi ve her gün bir hediye ile geliyordu eve.

Hediyeleri sıradan şeyler yerine genelde bir telefon veya bir tablet benzeri teknolojik eşyalar oluyordu. Ve şu an bana aldığı hediyelerin hiçbiri yoktu. Hayatımın mahvolması tam olarak burada başlıyordu.

Uzunca bir nefes bıraktım ve nakliye şirketinin taşıdığı eşyalara bakmayı kestim.
"Anne ben alışveriş merkezine gidiyorum. Canım sıkılıyor."

"Alışveriş merkezi mi?"

Başımı salladım. "Evet. Ne oldu ki?"

"Burada alışveriş merkezi bulman biraz zor, ancak bakkallara gidebilirsin."

Gerçekliğin yarattığı o acımasızlık hissi bir anda omuzlarıma yüklendi ve uzunca nefes verdim yeniden. Anneme cevap vermeksizin arkamı döndüm ve bilmediğim yollarda yürümeye başladım.

Saat akşam yedi civarıydı. Nakliye şirketi bayağı bir geç geldiğinden dolayı henüz bitmemişti taşıma işi. İki artı bir eve neyi taşıyorlardı bu kadar anlamıyordum.

Zaten bu ev eski evimizin banyosu kadardı.

Cidden bu benzetmeyi yapmak istemezdim kusuruma bakmayın. Ağız alışkanlığı işte.

Pır pır edip bozulmak için zaman kollayan sokak lambaları altında yürümeye devam ettim bir elimi cebime sokarak.
Parmaklarım babamdan kalan tek kredi kartına giderken bunu anneme nasıl açıklayacağımı düşünüyordum.

Protector▪︎taekookWhere stories live. Discover now