Dört

160 24 0
                                    

Hoş geldiniz sefa getirdinizzz çiçeklerimmm. Bu bölüm Taehyung tarafından bakış açısı olacak. Ve birkaç dakika zaman atlaması yapacağım haberiniz olsunnn.
Direkt baba ve Jungkook'un konuşması yerine farklı bir tema işleyecegim. Sonra konuşmalarından yer yer bahsederim.

Buyurun bölüme, oy da yorum da bekliyorum ona göre 😭🙆‍♀️

|4.Bölüm| ●Ben On Dokuz Yıldır Yalnızım Zaten●

"Taehyung'un Anlatımıyla"

Saray yavrusu gibi bir evin önünde aracı istop ettirdiğimde Jungkook'un hiçbir şey söylemeden, ifadesizlikle arabadan indiğini fark ettim ve bende arkasından indim.

Evin kapısına çıkan birkaç basamağı çıkarken yanıma gelen takım elbiseli adama, her ne kadar şaşırsam da arabanın anahtarını teslim ettim Yoongiler gibi.

Onlar da yanımda bittiler hemen. "Çocuk dün daha iyiydi saldırıya uğramasına rağmen. Onu yoran ailesi bence." Dedi Hoseok.

Ben yalnızca izliyorken aralarında değerlendirme yapıyorlardı. Ki haklı olma olasılıkları yüksekti. Jungkook'a anne veya baba kelimeleri dendiği an yüz ifadesi değişiyordu.

Çok sevdiği için mi yoksa hiç sevmediği için mi?
Belirsizdi.

"İyi günler. Sizi konuk salonuna alabilir miyim, burada ayakta durmayın rica ediyorum."

Yeniden takım elbiseli birinin gösterdiği yoldan ilerledik ve az önce Jungkook'un girdiği kapıdan içeri girdik. Fazlasıyla ve gereksiz lüks holden ve ardından merdiven altından geçip kocaman bir salona geldik.

Adam gitmişti.

Koltukları gösterdim diğerlerine. "Oturun madem Jungkook gelene kadar."

Rahat koltuklara geçip bir süre sadece bir yerleri izledik. Saçma sapan tasarımların nasıl uyuştuğunu anlamlandırmaya çalışıyorken yukarı katta hatta tam üstümüzde bir yerde kırılma sesi duyunca oraya çevirdik başımızı.

Kırılacak herhangi bir eşya yere fırlatılmış, ardından Jungkook'un bağırışını duymuştum.
"Ben on dokuz yıldır yalnızım zaten anlıyor musun baba?!"

"Jungkook mu bağırıyor?"

Namjoon'a cevap vermeksizin yalnızca dediği şeyleri anlamandırmaya çalıştım. Yalnızım derken ne demek istediğini çözmeye çalıştım fakat içinden çıkamadım. Sonuçta her şey olabilirdi öyle değil mi?

Derken bir ses daha duyuldu. Daha çok bağırıştı bu. "İstemiyorum yine psikolojik destek! Beni bu hâle getiren sizsiniz, sizin aptal ilişkiniz! Düzeltmesi gereken de siz olacaksınız, ya bana yardım edeceksiniz ya da solup gidişimi izleyeceksiniz tamam mı?!"

Bakışlarımı kısa süreliğine baktığım tavandan geri çektim. Bayağı hararetli konuşuyorlardı.
Biz bile cesaret edip bir şey  söyleyemiyorduk bu sözler üzerine.

"Devam ediyor değil mi kabusların? Bitti demiştin psikiyatriste. Neden yalan söyledin oğlum?!"

Kabus mu görüyordu?

"Peşimi bıraksın diye yalan söyledim! Çünkü bana hiç kimse yardımcı olmuyor baba, ne sen ne annem ne de o doktor! Bak.. ayrı eve çıkmak istiyorum, herkesten uzak yaşamak istiyorum. Dayanamıyorum ben. Hâlâ babam isen bana bir iyilik yap ve uzaklaştır, kimsenin olmadığı bir yere at beni tamam mı?"

"Jungkook.. yapma oğlum böyle. Annen de üzülüyor sana, ister miydi böyle olsun?"

Yine Jungkook'un sesini duyduk oda hemen üstte olduğundan ötürü. "İsterdi, sen de annem de isterdiniz. Gördüm bunu çok iyi bir şekilde zaten. Dilerim ki Tanrım canımı çabuk alsın ve öleyim artık. Orada daha huzurlu olurum."

Yutkundum. "Ne diyorsun çocuk.." Diye fısıldadım içimden.
Ardından merdiven sesleri geldiği için yerimden kalktım.
Sanırım odadan çıkan kişi Jungkook'tu ki sesini duyunca anlamıştım.

"Misafirlerim nerede?"

"Konuk salonuna aldım efendim. Hemen çağırıyorum."

Az önceki adam gelmeden çıktık odadan. Siyah pantolonumun kaymış belini düzeltirken merdiven altından geçtim ve yüzü gözü kıpkırmızı olmuş Jungkook'u gördüm.

Herhangi bir tepki vermeksizin yanında durduğumda bize bakmadan dışarıya doğru yürüdü. Araçlar yeniden kapı önüne getirilmişti ve arka arkaya duruyordu süs havuzunun yanında.

Jungkook kırmızı arabaya yönelip yolcu koltuğuna binerken az önceki gibi şoför koltuğuna bindim. Başını cama çevirmişti. Sürekli olarak ise dudağını ısırıyordu, muhtemelen ağlamak üzereydi de ondan.

Uzunca nefes verdim aracı bahçe sınırlarından çıkarırken. "Ağla. Tutma içinde."

Ve ilk o zaman hıçkırarak ağlamaya başladı sesli sesli.
Göz ucuyla bakıyordum arada kendisine. Dinmeyen ağlaması ile dökmeye devam ediyordu içini. Yaşlarını silmesine rağmen yenileri geliyordu yine.

Elini kaldırıp torpido bölümüne sertçe iki kere vurduktan sonra yine arkasına yaslandı ve camdan dışarıyı izlemeye devam etti.
Bir yerlere vurma veya bir şeyleri kırma istediğinin olduğunu anlamıştım. Öyle yapınca sakinleşiyordu ancak.

Şimdi ise rahatlamış şekilde gözleri kapanmıştı.
Yola odaklandım, bir süre sonra kesilen sesini duymazken.
Uyumuştu. Öylece, iki büklüm uyumuştu.

Ne yaşamışsa ağır geliyordu bu çocuğa..

Protector▪︎taekookWhere stories live. Discover now