Beş

165 23 0
                                    

Selamlarr hoş geldiniz sefa getirdinizz iyisinizdir umarımm. Bu bölüm de Taehyung'dan devam edeceğim çünkü ilahi bakış açısıyla yansitamıyorum olayı, kötü oluyor. Petrichor'da da keşke birinci kişiden yapsaydım.. neyseee.

Buyurunuz o zaman bölüme, oy ve yorumu unutmayınnnn.

|5.Bölüm| ●O Zaman Biz Onu Kurtaralım Ve Koruyalım●

"Taehyung'un Anlatımıyla"

Jungkook'un peşinden aceleyle gitmeden önce Bayan Jeon'dan ev adreslerini öğrendiğimden dolayı Jungkook'u geri getirmek kolay olmuştu. Arabayı aldığım gibi güvenle bahçe içine yanaştırıp kemerimi açmıştım.

Jungkook hâlâ uyuyordu. Huzursuzca uyuduğunu yüzünün aldığı şekilden ve arada eliyle tişörtünü tutup sıkmasından anlıyordum. Gizli bir çocuktu. Beni ona çeken garip bir havası vardı. Henüz anlamlandıramıyordum. Bu yüzden boşvererek düşüncelerimden çıktım.

Düşüncelerimden ayrılmamı sağlayan bir diğer etken ise gelen sesti zaten. "Ah genç adam. Jungkook'u getirmişsin, iyi mi?"

Başımı salladım. "İyi Bayan Jeon. Sadece biraz yorgun."

Arabanın açık camından başını soktu içeriye. "Doğrudur. O zaman uyandırmayalım. Onu benim için içeriye taşır mısın lütfen?"

Ağzım bir karış aralanırken ne diyeceğimi şaşırdım bir an. Hayır desem yanlış anlayacak ve muhtemelen Jungkook'u -zayıf görünmesine rağmen- odasına götüremeyecekti.

Dudaklarımı birbirine bastırıp başımı salladım. "Tabi. Yardım edeyim."

Bu kibarlığıma kendim bile şaşırırken çoktan arabadan inip yolcu kapısının oraya gelmiştim. Aracın kapısını açıp eğildim ona doğru. Ve böylece milimlik mesafe kaldı aramızda. Gözlerim kısa süre içinde bir bebekten farksız yüzünü süzmüşken kaşlarımı çatıp kendime bu ruh halinden çıkmam gerektiğini hatırlattım ve kemerini çıkardım onun.

Kollarının altından ve daha sonra bacak altlarından tutmamın ardından küçük bedeni kucağıma geçtiğinde fazlasıyla hafif olduğunu hatta ağırlığını hissetmediğimi fark etmiştim.

Minicikti. Yaptığı atar gidere göre küçücük hem de.

Bunun dışında henüz burnuma gelen lotusa benzer kokusu sebebiyle nevrim üç yüz atmış derece dönerken Bayan Jeon halimden şüphelenmesin diye ona tebessüm edip eve girdim.

Küçük evde odasını bulmam zor olmadı. Eşyaların kalitesinden olsa gerek bu harabeyi bile cennete çevirmişti. Güzel görünüyorlardı.

Bayan Jeon yatağı işaret ettiğinde ona döndüm kısa süre. "Oraya yatırabilirsin. Sağ ol genç adam. İsmini öğrenebilir miyim acaba?"

Jungkook'u dikkatle yatırıp geri çekildim. "Taehyung. Ve rica ederim, izninizle artık gideyim. Arkadaşlarım bekliyor parkta."

"Elbette elbette. Yeniden teşekkürler, bir gün akşam yemeğine bekliyorum."

"Baş üstüne."

Neden beni yemeğe davet ettiğini anlamamıştım fakat minnet borcu hissediyor olmalıydı. Bu yüzden reddetmek istememiştim.

Evden çıkıp ellerimi cebime soktum ve bugün olanları düşünürken parka doğru yürümeye başladım.

Parka giriş yaptığımda çim tümsekte oturan çocukları görüp yanlarına gittim ve kendimi çimlere uzattım boylu boyunca.
Aralarında dönen sohbeti durdurup bana bakmışlardı hemen.

"Ooo paşam hoş geldin. Jungkook'u elinden tutup annesine teslim ettin sandık."

Kaşlarımı kaldırıp indirdim Namjoon'a dönüp. "Yok elinden tutmadım direkt kucağıma aldım."

"Af buyur?" Dedi Yoongi.

"Uyuyakaldı arabada giderken. Uyandırmak istemedim. Ki uyanmadı da zaten. Annesi eve taşır mısın dedi kabul ettim."

"Direkt kabul ettin yani?"

Hoseok'un sorusuna karşılık başımı salladım. "Evet ne var bunda, kötü bir şey yapmadım. Hem gerçekten o çocukta bir şeyler var. Normalin dışında yani."

Yalnız gökyüzüne bakıyordum şimdi. Aklımdan ne geçerse onu söylüyordum bir baskı altında kalmadan. İçimden geliyordu.

"Aç biraz. Normalin dışında derken? Ben pek anormal yanını görmedim tanıştığımız süreçte." Yoongi'nin cevabının ardından bir süre durmuştum. Öylece.

Daha sonra ona baktım. "Öyle bir şey değil. Garip aurası var. Kendisinden nefret eden birini hayran edecek kadar. Gördüğüme göre fazlasıyla dik başlı ama iş ailesine geldiği an hüzün topuna dönüşüyor. Psikoloji desen pert. Babasıyla konuşurken dediklerini duymadınız mı?"

"Ben on dokuz yıldır yalnızım zaten anlıyor musun baba. Dedi." Namjoon'a başımı salladım ve yerimde dikeldim bir anda.

"İşte bak. Ailesi tarafından bir şeyler çekmiş ve bu iş psikiyatriste kadar gitmiş. Neyse ne. Aura meselesi garipti sadece." Dediğimde Yoongi kolunu omzuma attı.

"Aslına bakarsan doğru diyorsun. Çocuk ister istemez kendisini sevdirecek şeyler yapıyor. Bu denli umursamaz seni bile etkilediyse bir günde, bir şey demiyorum."

Omuz attım ona bir tane. "Etkilediği falan yok. Sadece yardıma ihtiyacı olduğunu düşündüğüm için açtım konuyu."

Hoseok araya girdi birden. "Bakın ne diyeceğim. Madem sığınacak kimsesi yok. O zaman biz koruyalım onu, biz kurtaralım. Hazır bizimle iletişime geçmeye başlamışken- biliyorum daha yenice tanıştık ama bizde aniden kanka olmuştuk 18 yıl öncesinde hatırlarsanız. İyi arkadaşlıklar böyle başlıyor."

Ben henüz bir şey diyememişken Yoongi araya girmişti bu sefer de. "Ancak abileri oluruz. Arkadaş olacak kadar yaşlarımız yakın değil. Çocuğun babası yaşındayım amına koyayım."

Hep birlikte ona güldüğümüzde önce bir ağlar gibi yapsa da sonunda kendisi de güldü. Yaşlandığını kabul etmeyen biri için travmatik durumdu cidden.

Bağdaş kurduğu bacaklarından birine vurdum bir tane. "Üzülme babası olursun sende."

Enseme sertçe yapıştırıp içinden bir de küfür savurmuştu.
Onunla uğraşmayı bırakıp önüme döndüm ve uzunca nefes verdim. Sadece onu bu bunalımdan kurtarmaya bakacaktık. Aile sevgisini belki parayla görmüş birine yol arkadaşı olacaktık bir nevi. Veya yaşamayı öğretecektik. Hayata döndürmeye çalışacaktık.

Yani başlangıçta planımız bu yöndeydi.













Protector▪︎taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin