14. Bölüm; Azkaban Tüccarı

262 23 7
                                    

Bugün finale kadar bütün bölümleri yazıp atma gibi bir fikir var aklımda...

Zaten bu çeşit kitapların çok fazla bölüm içermesi bence doğru değil. Ve normal şartlarda ben bölümlere en az 1K yazdığım için... Her bölümüm uzun oluyor zaten.

Kısacası normalde 20 bölümü geçerdik... O yüzden yavaş yavaş finale yaklaşıyoruz.

İyi okumalar :)





Kapının önünde durmuşlardı, nefes nefese beklediler önce... İçeride ne ile karşılaşacaklarını kimse bilmiyordu. Draco diğerlerinde gözlerini gezdirip önlerine geçti ve konuşmaya başladı...

"Yardımlar için sağolun. Ama içeriye ilk giren ben olmalıyım... Kimler var bilemeyiz, şimdiye kadarki suçlulardan ucuz kurtulduk. Ama bundan sonrası daha tehlikeli. İlk ben giriyorum..."

Kimse sesini çıkarmamıştı çünkü itiraz kabul edecek gibi durmuyordu. Derin nefes alıp kapının kulpunu tuttu ve hızla kapıyı açtı... Gerçi kapıyı açar açmaz anlına dayanmış sivri bir ok ile karşı karşıya geldi. Değmiyordu ama bu adamın isteğine bağlıydı. Buğday tenli, omzunda yara izi olan ve üzeri çıplak sakallı bir adamdı. Kaşlarını çatıp hiddetle bağırdı, "Burada ne işiniz var ve kimsiniz ?!"

Harry adama sinirlendi, sadece kapıyı açmışlardı ve Draco'nun anlına bir ok dayanmıştı. Adama haddini bildirmek istiyordu ama Draco bunu düşündüğünün farkındaymış gibi "Sorun yok" dedi. Adam bir adım geri çekildiğinde konuşmaları için onlara boşluk bıraktı. Aynı zamanda da başka biri arkalarından kapıyı kapattı.

"Babamı arıyorum. Lucius Malfoy... En son burada olduğu söylendi."

"Tanımıyoruz, gidin buradan."

"Burayı yöneten kim ?"

"Tam karşındayım, zaten benim."

"Bueaya gelen adamı nasıl tanımıyorsun o zaman ?"

"Kim sana böyle bir haber söylediyse yalan söylemiş ukala çocuk."

"Biri yalan söylemiş olabilir, hepsi mi yalan söyledi ? Yaklaşık yirmiye yakın kişi?"

Adam okunu indirdiğinde arkadaki adamlardan birine işaret etti ve herkes işine döndü. İşaret ettiği adam bar tezgahının arkasındaki bir kapıdan geçip yukarı, merdivenlere ilerledi. Bir başka adam ise bardaklara içecek dolduruyordu. Köşede bir masaya oturduklarında adam Draco'nun tam karşısına geçti.

"Gerçekten oğlu olduğunu nereden bileceğim ?"

"Gözlerin de mi görmüyor ?"

"Sınırını bil, çocuk !"


Elini masaya vurduğunda Draco'nun yanında oturan Harry sandalyesini iterek adama doğru eğildi ve yakasından tutup kendine çekti. Draco onu savunmak için ayağa kalktı arkasında. Ne kadar sakin görünse de içten içe endişeliydi.

"Bana bak ödlek çapulcu... Senin bu yaptığın tavırlar başka çağulculara sökmez. Anladın mı ? Soru sordu, cevapla ! O kadar adam içinde altı kişiden mi korkuyorsun yoksa, o kadar mı zayıfsınız ? Hm ?!"

"Tamam... Sakin ol Harry, konuşacak zaten." Bunu söyleyen sarışın sevgilisiydi... Harry'nin sabırsız bir çocuk olduğunu biliyordu ama şuan sabır gerekliydi.
İçerideki tüm gürültü kesildiğinde bir ses daha "Bırak, Potter." demişti. Dönüp baktıkları ise Lucius'un ta kendisiydi... Asilzadelerin alıştıkları çok şey vardı... Hermione olsa belki koşarak sarılıp ağlamaya başlayabilirdi ama Draco böyle yapmazdı. Harry adamı bırakıp şaşkınlıkla geri çekildiğinde Draco babasının yanına ilerledi.

Görünmeyen Gerçekler / DrarryDonde viven las historias. Descúbrelo ahora