|BÖLÜM 11|

95 41 219
                                    

Merhabaa hoş geldinizz 🫶🏻
Canlarım nasılsınız??
Umarım beğendiğiniz bir bölüm olurr

Bütün mutlu aileler birbirine benzer; her mutsuz ailenin ise kendine özgü bir mutsuzluğu vardır.

Hep tekrar küçük olmak isterdim. Çünkü o zaman sevildiğimi hissederdim. Hepimiz dizimizdeki yarayı en büyük yara, acısını ise en büyük acı zannederdik. Ama büyüyünce acıları gördük. Hatta kimi zaman acıların büyüklüğüne göre sıraladık.

Bazı gerçekleri de şimdi anlamaya başladık. Sahi biz büyüdüğümüz için mi gerçekleri anlıyorduk? Bence bazı şeyleri küçükken anlatmalılar. Mesela bazılarının ne yaparsak yapalım bizi sevmeyeceklerini anlamamız lazım. Çünkü onlar için kendimizi değiştiriyoruz.

Ben de böyleydim. Sonra büyüdüm. Bazı gerçekleri daha net anladım. Beni değiştirdiler. Ben geçmişe baktığımda bunu görüyorum. Bu iyi bir şey mi yoksa kötü mü onu anlayamıyorum. Bana kalırsa iyi bir şey. Çünkü seni kullanamıyorlar. Ama ailem sürekli olarak kötü bir şey olduğunu söylediler. Ama bir yerden sonra bunu da anlıyorsun.

Bacağıma değen elle irkildim. Arkamı dönünce Memo'yu gördüm. Eğilip kolundan  tutmaya calışsamda karşıdakileri görünce "Anne! Baba!" diye bağırarak koşturmaya başladı. Ne tepki vereceğimi ne yapacağımı bilmiyorum. Mehmet ile konuşurlarken aklıma aniden mektup geldi. Yere eğilip hemen aldım.

Annemle babama son kez baktıktan sonra odama gittim. Arkamdan seslenseler de durmadım. Doğurmakla anne, okuması için para vermekle de baba olunmuyor. Yarın benim doğum günümdü. Doğum günümden once gelmislerdi. Annemle babam gittiği için  doğum günü kutlamayı düşünmüyordum. Şimdi geldiler. Ama ben gene kutlamayı düşünmüyorum.

Odama gidince yatağa oturup elimdeki zarfı açtım. Bunu kim koymuştu? Çünkü içinde benim fotoğraflarım vardı. Her gittiğim yerde çekilmişler. Herkesle hatta Demir ve Mert ile de fotoğrafım vardı. Ama dikkat çeken tek şey Mert'in üstünde belirgin ve büyük bir çarpı varken Demir de çarpı küçük ve hafifti.

Aklıma ilk Demir geldi. Ama o neden kendi üstüne çarpı atsın? Ama onunki neredeyse belli bile olmuyordu. Gidip sormam gerekiyor. Fotoğrafları zarfa koyup aşağı indim. O sırada annem mutfaktan çıktı. Onu görünce yavaşladım. Hiçbir şey olmamış gibi davranması çok sinirimi bozuyor. Hiçbir şey demeden kapıya gidip ayakkabılarımı giymeye başladım. Koluma dokunarak "Kızım sen iyi misin?" Çok iyiydim ya. Alt tarafı annemle babam günler sonra gelmişti.

Hiçbir şey demeden dışarı çıktım. Her şey normalmiş gibi davranacağımı düşünüyorlarsa daha çok beklerler. Çünkü iki çocuğu habersiz bırakıp günlerce gelmemek ne demekti. Bu nasıl bir sorumsuzluk? Şimdi sakin olmalıyım. Çünkü Demir'e hesap soracağım.

Kapılarına gittiğimde sakince zile bastım. Kapıyı Demir açtı. Beni görünce oflayarak "Ne istiyorsun?" Bu ne biçim bir üslup. Benimle böyle konuşamaz. Sadece ben değil hiçbir kadınla böyle konuşamazdı. Sakin olmaya çalışarak "Acaba biraz daha nazik mi olsan?" Yüzündeki ifadeden beni hiç takmadığını anladım. Zaten takmasını da beklemiyordum.

Zarfı ona doğru uzatarak "Demir bu ne? Amacın beni rahatsız etmek mi?" Elimdeki zarfı alıp açtı. İçinden çıkan fotoğraflara baktıktan sonra bana dönerek "Selin bu ne? Bunu sana kim verdi?" Sesi fazla ofkeliydi. Benim sorduğum soruyu bana geri soruyor. Derin nefes alıp "Bilmiyormuş gibi davranmayı kes. Bu soruyu sana ben soruyorum." Elini saçını geçirdikten sonra "Ben niye böyle bir şey yapayım? Takip ettim diyelim niye sana göndereyim? Senin benden korkacağını bilerek niye böyle bir şey yapayım? Ben senin gözünde bu kadar mı iğrenç biriyim?" Gerçekten ben neden direkt Demir'in yaptığını düşündüm.

TESADÜFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin