6. BÖLÜM

457 182 187
                                    

Kapıdan geçiş hızımız göz açıp kapama süresindeydi

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Kapıdan geçiş hızımız göz açıp kapama süresindeydi. Gözlerimi açtığımda gökyüzüne uzanan kocaman ağaçların olduğu bir ormandaydım. Alçin, beni bekliyordu. Ormanı incelemeye devam ettim. Sonu görünmüyordu. Bütün ağaçlar yemyeşildi. Altımızdaki toprak hafif nemliydi.

"Toşya'ya hoş geldin." Dedi Alçin ellerini iki yana açarak. Gülümsüyordu. "Hadi ormandan çıkalım."

Artık bilmediğim bir yerdeydim. Alçin'den başka kimseyi tanımıyordum ki Alçin'i de tam tanımıyordum. Tedirgindim. Neyle karşılaşacağımı bilmiyordum. Alçin bir süre yüzüme baktı ve sakince ilerlemeye başladı. Onu takip ettim.

"Burası geçiş ormanı." Dedi Alçin rahatlatmaya çalışır gibi. "Burada geçiş taşını kullanırsan gitmek istediğin yere geçmen daha olasıdır."

"Anladım." Diye mırıldandım. Ormandan çıkmak için çok fazla yürümemiştik. Belki on beş dakika sürmüştü. Ormandan çıkar çıkmaz karşımıza çıkan sarayla gözlerim kocaman açıldı. Alçin halime bakıp güldü.

"Evim, evim güzel evim!" Dedi sarayı göstererek. Bir an için onun prenses olduğunu unutmuştum.

"Ev mi?" Dedim şaşkınlıkla. "Ev demek için fazla büyük değil mi?" Sesli bir kahkaha attı.

"Ben Turuncu Krallığın Prensesiyim, unuttun mu?" Sesi kendine güvenir bir şekilde çıkmıştı.

Başımla onayladım. Ve sarayı incelemeye başladım. Tıpkı filmlerde gördüğüm gibiydi. Uzun kuleler göğe doğru uzanıyordu. Kocaman pencereleri vardı. Sadece yan tarafını görebiliyordum. Önünde büyük bir bahçe uzanıyordu. Bahçe oldukça görkemli gözüküyordu. Saray genel olarak turuncu tonlarından oluşuyordu. Bütün kulelerden biraz uzakta diğerlerinden biraz daha farklı bir kule daha vardı. Bizim ormandan çıkmamızla harekete geçen muhafızlara baktım. Gümüş rengi, sağ omuz kısmında anlamını bilmediğim turuncu renginde bir amblem olan zırh giymişlerdi. Bellerinden sarkan gümüş kılıçları görebiliyordum. Biraz korkutucu görünüyorlardı. Bize doğru geliyorlardı.

Alçin'e döndüm. Başı dik, sağlam adımlarla saraya doğru ilerlemeye devam etti. Muhafızlarla yaklaştığımızda alçinin önünde durup hafifçe eğildiler. Ne yapmam gerektiğini kestiremiyordum. Orta çağ filminin içine düşmüş gibiydim. Buraya gelmeden önce nasıl bir yer olduğunu düşünmemiştim hiç. Bundan sonra göreceklerime şaşırmamaya karar verdim. Burası benim dünyamdan tamamen farklı gibiydi.

"Efendim, Kral sizi bekliyor." Dedi dört muhafızdan daha yapılı olanı.

"Teşekkürler." Dedi Alçin sakince ve yürümeye devam etti. Ben de tekrar takip ettim onu. Muhafızların arkamdan baktıklarını hissedebiliyordum.

Sarayın uzun merdivenlerini çıkıp büyük kapısından girdik içeri. Saray, dışarıdan nasıl görünüyorsa içeriden de öyleydi, görkemli. Çok büyüktü. Girişte iki yana ayrılan kocaman merdivenler vardı. Tam ortada taştan yapılmış, büyük bir masa vardı ve üzerinde turuncu renkli bir ağaç uzanıyordu tavana doğru. Hayranlıkla baktım ağaca. Oldukça yaşlı duruyordu.

Ay ve GüneşWhere stories live. Discover now