29. BÖLÜM

227 64 0
                                    

İyi bile dayanmıştım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İyi bile dayanmıştım. Yaklaşık üç aydır bulunduğum bu dünyada bugüne kadar çok iyi gelmiştim. Alçin'le olan tartışmamız ise ilk patlama anımdı. İçimden bir ses son olmayacağını söylerken o andan sonra az da olsa rahatlamıştım. Alçin'in kızdığı şeyi çok iyi anlıyordum, onun da beni anladığını biliyordum. İkimiz de kendimizi tutamamıştık, özellikle de ben çok uzun zamandır kendimi tutmaya çabalarken.

O günden sonra Alçin'le daha çok yakınlaşmıştık, tartışmanın iyi yanı buydu. Ve ben daha fazla duramamıştım. Toprak kralı ile iletişime geçmiştim. İletişim küresi olduğunu öğrendiğim bir küre aracılığıyla kralla görüşmüştük. Konuşmanın içeriği ise beni tatmin etmemişti. Önümdeki cansız mankene sert bir yumruk daha geçirirken aklıma yaptığımız konuşma anı düştü.

Alçin'e anlatmıştım. Her şeyi değil ama birazını. Ailemi bulmaya çalıştığımı ve bunu onun babasının yardımıyla yapmaya çalıştığımı söylemiştim. Babasıyla konuşmak istediğimi söylediğimde turuncu bir küre çıkartmıştı ortaya. Annesiyle buradan konuştuğunu söylediğinde anlamamıştım ama küreye ellerini yaklaştırıp bazı büyülü sözleri fısıldadığında küreye yansıyan görüntüler merakla küreye yaklaşmamı sağlamıştı.

Kral Köksal'la, bu dünyaya geldiğimde anlaşma yaptığımız çalışma odası gözlerimin önündeydi. Kral, sandalyesine yaslanmış, masasına koyduğu küreye, yani bize doğru bakıyordu. Bizi gülümseyerek karşılamıştı. Alçin'le kısaca iyi olup olmadığı, akademinin nasıl gittiği konusunda konuşmuşlardı. Sonrasında Alçin geriye çekilmiş, bana konuşmam için yer açmıştı.

İlk sorduğum soru bir ipucu bulup bulmadıklarıydı. "Maalesef henüz bir iz bulamadık," demişti kral. Konuşurken yüz ifadesi üzgün görünüyordu. Sesi de öyle. Kısa bir an gözlerime bakıp bakışlarını ellerine kaçırmasaydı inanabilirdim de. Ama yalan söylüyordu. Nedenini anlayamasam da bir ipucu ya da belki de daha fazlasını bulmuşlardı ve benden saklıyorlardı.

Bana da tıpkı Alçin gibi akademi ve  dersler hakkında havadan sudan sorular sormuştu. Geçiştirir cevaplar vermiştim. Önemli olan bunlar değildi. Önemli olan ailemdi. Onlar hakkında alabileceğim en ufak bir ipucuydu. Burada kalmamı, ayakta durmamı, sakin olabilmemi sağlayan birkaç şeyden biriydi o ipucu. Belki de günlerdir o ipucunun bulunması umuduna tutunmuştum. Ve şimdi o da belirsizdi.

Kral neyi saklıyordu?

Etrafımda dönüp sertçe vurduğum tekmeden sonra tahta mankenden gelen çatırdama sesi nefes nefese durmamı sağladı. Terlemiştim. Atkuyruğu yaptığım saçlarımdan birkaç tutam önüme doğru dökülüyordu. Kendimi düşüncelere o kadar kaptırmıştım ki neredeyse bir saati aşkın süredir buradaydım. Antrenman alanında. Element kontrolü dersinden sonra tekrardan savunma sanatları ders alanına gelmiştim. Kocaman alanda benden başka kimse yoktu.

Derin bir nefes alıp saçımdaki tokayı açtım. Mankenin yanına bağdaş kurup oturdum. Sırtım mankene yaslıyken gözlerimi kapattım. Ufak bir esintinin saçlarımı havalandırmasını istediğimde yüzümde hissettiğim rüzgârın dokunuşuyla gülümsedim. Çattığım kaşlarım gevşemişti.

Ay ve GüneşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin