22. BÖLÜM

255 87 7
                                    

"Sema!" diye bağırdı Alçin, kapının önünden hafifçe içeri, odaya doğru eğilerek. "Hadi ama iki saattir seni bekliyoruz."

"Abartma." dedi Sema, Alçin'in seslenmesinin hemen ardından odadan çıkarken. Bakışları da sesi gibi hoşnutsuzluk doluydu. "İki dakika beklediniz sadece."

Alçin omzunu silkip kapıyı kapattı. "Bu geç kaldığımız gerçeğini değiştirmiyor ama."

Akademinin müdiresi bütün öğrencileri bahçeye çağırmıştı. Turnuva için kimlerin seçildiğini açıklayacaklardı. Bütün hocalar oradaydı. Yurtta da kimse kalmamıştı. Biraz geç kaldığımız doğruydu ancak fark edilmezdik bile. Çünkü sadece birinci sınıflar yoktu, tüm sınıflar toplanmıştı bahçede. O kadar kalabalığın arasında kimse yokluğumuzu fark etmezdi, geç kalıp kalmadığımızı da. Ancak Alçin, fazla heyecan yapmıştı. Muhtemelen ağabeyini, Kılıç'ı hemen görmek istiyordu. Alçin, hızlı adımlarla bahçeye doğru yürürken semayla bir adım gerisinden onu takip ettik.

Bahçeye çıktığımızda kalabalıkta gözlerimi gezdirdim. Günay ve Aker, hocaların hemen yanındaydı. Batuhan da Aker'in yanında duruyordu.

"Şöyle geçelim." Dedi Alçin kalabalığın daha az olduğu yere ilerleyip. "Buradan hocaları ve varisleri görebiliriz belki."

Onu takip ettik. "Kimleri seçecekler acaba?" dedi Sema merakla, Alçin'in sağında durup merakla hocaların olduğu yere bakarken. "Bizden biri olur mu ki?"

"Bilmiyorum." Dedi Alçin gözleri Afşin hocadayken. "Benim seçilmeyeceğim kesin ama."

Sesinde az da olsa hüzün sezmiştim ancak üzerinde durmadım. O su elementine sahip toprak krallığının birinci prensesiydi. Toprak krallığından olup da toprak elementine sahip olan biri, yani Alçin'in ağabeyi, temsil edecekti turnuvada krallıklarını. Kılıç'ın turnuvaya katılan kişi olması, Alçin'i rahatsız etmiyordu elbette. Sadece o da katılmak istiyordu, kendi krallığını temsil etmek istiyordu.

"Evet arkadaşlar!" Dedi Seçil Hanım sesini yükselterek. "Sessiz olalım lütfen." Kalabalıktaki uğultuların kesilmesini bekledi, yanındaki Afşin hocaya sessizce bir şeyler dedikten sonra devam etti. "Biliyorsunuz ki Krallıklar Turnuvası bu hafta pazar günü yapılacak."

Herkesten heyecanlı mırıldanmalar yükseldiğinde Seçil Hanım gülümsedi. "Heyecanlı olduğunuzu görüyorum, çok güzel. Takım üyelerini hocalarınız ve varislerimizle birlikte seçtik. Şimdi, Varisler, yanıma gelebilir misiniz lütfen?"

Önce Aker'in Seçil Hanım'ın sağına geçtiğini gördüm. Sonra Günay onun sağında yerini aldı. Sol tarafına doğru geçen Esim ve Alçin'in ağabeyi, Kılıç ile Seçil Hanım memnuniyetle gülümseyerek onlara baktı.

"Takımların üyelerine geçmeden önce Tılsımcıların ve Büyücülerin takımının da aramızda olduğu belirtmek istiyorum." Eliyle sağ tarafa doğru işaret ettiğinde, sekiz kişilik bir grubun ona doğru yürüdüğünü gördüm.

Müdirenin sesindeki tını, onlara yönelik bir uyarı gibiydi. Günay'ın yanına doğru gelen kişilere şaşkınca baktım. Kafede gördüğüm iki genç buradaydı. Onlar hariç bir kız bir de oğlan yanlarında duruyordu. O, bir adım önlerinde duruyordu. Tılsımcıların varisi o, olmalıydı. Dün gece kendimi zor sakinleştirmiştim ama işte, yeniden katilim karşımdaydı. Kalbim korkuyla tekledi. Oysa ben dün ondan kaçmaya çok kararlıydım. Bir daha karşılaşmamamız için elimden ne geliyorsa yapacaktım. Ama anlaşılan kaderin benim için farklı planları vardı. Şimdi katilim karşımda dururken bunu çok net görebiliyordum. Sakin olmaya çalıştım. Dikkatimi ondan çekip ilk defa gördüğüm büyücülere baktım.

Büyücüler, onların biraz arkasından geliyordu. Merakla inceledim. Varis olduğunu düşündüğüm kişi, diğerlerinden biraz daha önde yürüyordu. Acelesiz adımlarla gelip Tılsımcıların varisinin yanında durdu. Simsiyah saçları vardı. Gece gibi. Yüzü de çok güzeldi. İlk defa bir büyücü görüyordum. Gözlerini yanındaki arkadaşından çekip kalabalığa baktığında bakışlarımı ondan çektim. İki kız iki oğlan olarak gelmişlerdi. Dördünün de üzerinde siyah dizlerinin hemen altına gelen pelerinler vardı. Kızın biriyle diğer oğlan görünüşlerinden anladığım kadarıyla ikizlerdi. İkisinin de saçları sarıydı ve güneşin ışığı altında onun bir parçasıymışçasına parlıyorlardı. Diğer kızın ise kızıl, düz saçları omuzlarından aşağıya dökülüyordu. Hepsinin kendilerine olan güvenleri duruşlarından okunuyordu. Müdirenin konuşmasıyla onları incelemeyi bırakıp müdireye odaklandım.

Ay ve GüneşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin