35. BÖLÜM

166 50 3
                                    

Gün daha yeni ağarıyordu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Gün daha yeni ağarıyordu. Güneş bulutların ardına saklanmıştı, hava soğuktu. Etraf sessizdi, sadece toprak yolda ilerleyen atların ayak sesleri duyuluyordu. Havanın sakinliği bize de yansımıştı. Ancak yolun sonunda bizi bir kaosun beklediğini biliyordum. Akademiden ayrıldığımızdan beri ikimiz de konuşmuyorduk. Dün müdireyle olan konuşmamızdan sonra Enya ile sabah akademinin bahçesinde buluşmak için sözleşip odalarımıza gitmiştik. Yolu takip eden gözlerimi Enya'ya çevirdim.

Saçlarını ensesinde toplamıştı, gözlerindeki düşünceli ifadeyle önüne bakıyordu. Ona olan bakışlarımı fark ettiğinde bana dönüp gülümsedi. Samimi gülümsemesine karşılık ben de gülümsedim. Hala ona baktığım için sorarcasına kaşlarını kaldırdı. Omzumu silkip önüme döndüm. Ona her şeyi anlatmak istiyordum ancak söze nasıl başlayacağımı bilmiyordum.

Müdirenin yanından ayrılıp odaya döndüğümde, kızlar beni bekliyordu. Onlara da anlatmak istemiştim ama susmuştum. Bu öylece söyleyebileceğim bir şey değildi, tepkilerinden çekiniyor ve korkuyordum. Bu yüzden yorgun olduğumu ve sabah yeniden yola çıkmam gerektiğini söyleyip banyoya kaçmıştım. Sabah da erkenden odadan ayrıldığım için onların soru sormaya fırsatları olmamıştı. Onlarla bir daha ne zaman görüşürdük, bilmiyordum. Geçmişte akademiden ayrıldıktan sonra geri dönememiş, krallıktan çıkamamıştım. Bu sefer de belli bir süre krallıkta kalmam gerekebilirdi, oradan hemen ayrılamazdım.

Sıkıntılı bir nefes verip tekrardan Enya'ya döndüm. Bakışlarımı yakaladığında bu kez kaşlarını çattı, sıkılgan sesiyle konuştu.

"Söyle artık Arsen."

"Ne?" Şaşkınlıkla yüzüne baktım.

"Yola çıktığımız andan beri konuşmaya yeltenip susuyorsun." Gözlerini devirip önüne döndü. "Ne söylemek istiyorsan söyle de kurtul."

Durumu fark etmesine şaşırmıştım ama sözleri bana cesaret vermişti. Derin bir nefes alıp konuştum, bir yerden başlamam gerekiyordu.

"Sence geçmişe dönmek mümkün mü?"

Bir süre sessiz kaldı, sanırım düşünüyordu. "Neden olmasın," dedi omzunu silkip. "Elementlere hükmedebiliyoruz, büyüyü kullanıyoruz. Zamanda yolculuk yapmak da elbette mümkün olabilir."

Gülümsedim, beni yanıltmamıştı. Rahat bir nefes bıraktım. Rahatladığımı gördüğünde o da gülümsedi. Konuşmaya devam ettim.

"Peki, sana yirmi sekiz yaşında öldüğümü ve yeniden bugüne, on sekizime döndüğümü söylesem," beklentiyle yüzüne baktım. "İnanır mısın?"

Şaşkınlıktan büyümüş gözleriyle başını hızla bana çevirdi. "Nasıl yani?"

Bu haliyle komik görünüyordu, kıkırdadım ancak hala gergindim. Dünyadan, onların deyimiyle Radag'tan Toşya'ya gelişimi, gördüğüm rüyaları, Lucas'la buluşmamızı, öğrendiklerimi, aslında onun krallığının, Ateş krallığının prensesi ve Aker'in ikizi olduğumu, geçmişte yaşanılan her şeyi, onun ölümü de dahil tek tek anlattım. Her sözümden sonra onun şaşkınlık dolu sesi duyuluyordu ancak sözümü hiç kesmeden dinledi. Her şeyi anlatıp sustuğumda aramızda uzunca bir sessizlik oldu.

Ay ve GüneşWhere stories live. Discover now