23. BÖLÜM

249 82 4
                                    

"Her sene düzenlenen Krallıklar turnuvasına hepiniz hoş geldiniz!"

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Her sene düzenlenen Krallıklar turnuvasına hepiniz hoş geldiniz!"

Müdire Hanım'ın yüksek sesle konuşmasıyla uğultular kesildi. Turnuva günü gelmişti. Yesta ormanının girişinde tüm takımlar toplanmıştı. Ormanın üstünde, havada asılı duran, stadyuma benzer bir arena vardı ve halk hınca hınç doldurmuştu. Bu yapıyı ilk gördüğümde epeyce şaşırmıştım. Biz takımlar olarak hazırlanırken Seçil Hanım da bu stadyumun yapımıyla uğraşmıştı. Yapı, ortası açık bir stadyumdu. Tam ortasında herhangi bir destek olmadan havada süzülen bir sahne vardı. Üç gün önce stadyumun yapımını tamamladıklarında bir süre şaşkın bakışlarla incelemiştim yapıyı. Büyü gerçekten de inanılmaz bir şeydi. Tüm bu yapının dört köşesinde duran hava hükmedicileri saymazsak, büyüyle havada asılı kalmasını aklım almıyordu. Ama üç gün boyunca her sabah pencereden baktığımda ormanın üstünde havada süzülen stadyumun görüntüsüne alışmıştım. Hala daha duyduğum hayranlık geçmemişti elbette ama Toşya'da her şeyin temelinde büyü olduğu gerçeğini kabullenmiştim.

Stadyumun dışında bir de etrafımızda  dönüp duran küçük küçük küreler vardı. Havada uçuşuyorlar, tıpkı çekim yapan bir kamera gibi bazen yaklaşıp bazen uzaklaşıyolardı. Alçin, bunların kayıt küreleri olduğunu söylemişti. Yukarıdaki izleyicilere ormandan canlı yayın yapmak için kullanılıyorlardı. Büyülü iletişim kürelerinin yanında büyülü kayıt kürelerini görmek de şaşırdığım diğer olaydı. Tüm bu yenilikleri düşünmeden turnuvaya odaklanmaya çalışıyordum.

"Bu sene de kurallarımızda herhangi bir değişiklik yapılmadı. Kuralları kısaca özetleyecek olursak," gözleri tüm takımlarda gezindi "her krallık ve bölgenin varisleri, beraberindeki üç kişiyle diğer varislerin sahip olduğu mendilleri almaya çalışacaklar. İster savaşarak, ister anlaşarak. Sonunda beş ya da dört mendile sahip olan takım turnuvayı kazanacak ve kendi krallığı veya bölgesi için büyük bir başarı elde etmiş olacak. Tabii takım üyeleri için olan özel ödülleri de unutmamak gerek!"

Bahsettiği ödülün ne olduğunu yeni öğrenmiştim. Eğer bizim takımımız kazanırsa Su Kralı, tüm takım üyelerinin bir dileklerini gerçekleştirecekti. Aynı şekilde diğer takımlar da kazanırlarsa kendi kralları diledikleri şeyi yerine getirecekti. Ödülü duyduğumda aklıma gelen fikirden dolayı turnuvayı kazanmak istiyordum. Çünkü kısa bir süreliğine de olsa eve dönmek istiyordum. Alçin'den öğrendiğim kadarıyla Su Kralı bana geçiş taşını verebilirdi. En azından annemi ziyaret edebilirdim. Üstelik şu anda güçlerimi kontrol edebiliyordum. Yani, herhangi bir engel olmamalıydı. Tabii kazanırsak.

"Pekâlâ, lafı uzatmama gerek yok. Tüm takımlara başarılar diliyorum." Başını seyircilere yayın yapan kürelere çevirdi. "Ve tüm izleyicilere iyi seyirler!"

Stadyumda yüksek bir alkış sesi duyuldu. Müdire, konuşmasını bitirip geriye çekildi. Afşin hoca ve diğer hocalara döndü. Sanırım son hazırlıklar hakkında konuşuyorlardı. Gözlerimi onlardan çekip yanımda duran Esim'e döndüm. Hepimiz şövalyeler gibi giyinmiştik. Üzerinde gri bir zırh vardı. Sarı saçlarını yukarıda toplamıştı. Kılıcı belinde duruyordu. Seçil ve Umay da Esim gibi gri zırh giymişlerdi. Gözlerim kendi siyah zırhıma kaydı. Gülümsedim. Bir takım bu kadar uyumsuz olabilirdi sanırım. Siyah zırhı ben seçmemiştim.  Akademi vermişti. Üçünün yüzünde de ciddi bir ifade vardı, bakışları ormandaydı. Kazanmak istedikleri belliydi. Savaşa hazır askerler gibiydik. Bir turnuva için bunca hazırlığa, zırh giymeye gerek var mıydı gerçekten de? Siyah zırhı ilk gördüğümde bunu Alçin'e sormuştum. Bana turnuvanın oldukça tehlikeli olabildiğini söylemişti. Söyledikleri bir kez daha zihnimde yankılandı.

Ay ve GüneşWhere stories live. Discover now