12

115 16 17
                                    

"Size biraz kurabiye getirdik." dedi kız tatlı bir gülümsemeyle. Güldüğünde mavi gözleri kısılıyordu. Gamzeleri ön plana çıkıyordu.

Elinden alıp aynı şekilde gülümseyerek karşılık verdim. "Teşekkür ederiz."

Çakır atlayarak "kendi ellerinle mi yaptın?" diye sordu.

Kız utangaç bir şekilde kafa salladı. "Ama birazcıkta arkadaşım yardım etti. Ufacık yani." dedi.

"Sen yaptıysan kesin çok güzeldir. Tadına bakmadan bile anlayabilirim." Hepimiz Çakır'ı izliyorduk. Evet, bizim tanıdığımız değil de içinden çıkan düzgün konuşan Çakır'ı.

Kız utangaç bir şekilde kıkırdadı. "Teşekkür ederim sözlerin için. Afiyet olsun." dedi.

Arkasında duran çocuk Çakır'a bakıp "Şekilden şekile girme lan. Komik oluyorsun, kızı etkileyeyim derken." dedi. Hepimiz ağzı açık bir şekilde bunu diyen çocuğa baktık.

"Pardon da, burda sırf kendini belli etmek için laf atan sensin. Şekilden şekile girmem için sana bürünmem gerek. Hem ben gerçekleri söyledim. Etkilemek isteseydim senin gibi davranırdım şuan." dedi Çakır.

Biz bir çocuğa bir Çakır'a bakıyorduk. Çakır ilk defa salak salak konuşarak değilde düzgün bir şekilde konuşarak tartışıyor, inanılmaz.

Çocuk alayla "Ya sen bi kendine bak bi bana, aynı mıyız sence? İstesen de sen, ben olamazsın. Ben birini etkilemek için çabalamam. " dedi.

Çakır kahkaha attı. " Evet, değiliz. Olamayız da... Ben genelde birini etkilemek için değil sinirlendirmek için çabalarım. Sen beni tanımıyorsun, sen içimdeki o deli Çakır'ın neler yapabileceğini bilmiyorsun. Ama öğrendiğinde ben olmak için can atıcaksın."

Çocuk alaycı bir tavırla "Hadi ya, tanışalım o zaman deli Çakır, belki de hemen sen olmak isterim. Ben Cenk." dedi elini uzatarak.

Çakır eline bakıp güldü ama tutmadı. Gözlerini kısarak "Ben başka şekilde tanışıcam seninle, kendi yöntemlerimle. Deli Çakır'la tanıştığında çok eğleniceksin ama emin ol..." dedi.

Aras "İşte şimdi sıçtık." dedi. Çocuk anlamayarak Aras'a baktı. Aras kafasını sağa sola sallayarak çocuğa "Geçmiş olsun şimdiden. Kendin ettin kendin buldun." dedi.

Karşımızda duran çocuğun anlamaması normaldi. Çakır gibi biriyle daha önce karşılaşmamış olmalı. Karşılaşmış olsaydı eğer kesinlikle kaçardı. Şimdi Çakır'ın yapıcağı delilikleri ben bile tahmin edemiyorum. Ama bu kampın sorunsuz geçmeyeceği kesin.

Caner yere oturdu. "Ya neden hep biz cidden? Yani kardeşim kamp kuracak başka yer mi bulamadınız. Ya da kurdunuz gidin adam akıllı oturun. Biz sorun çıkmasın diyoruz hopp sorun çıkıyor, bıktım be."

Arel omuz silkti. "İyi yanından bakın bizlik problem yok." Ah benim sevgilimin böylr konularda olan umursamaz tavrı.

"Hiçbir şey anlamadık." dedi kız.

Caner "Yakında anlarsınız. Hadi gidin artık. Teşekkür ederiz kurabiye için tekrardan. Hadi size kendi alanınıza alalım." diyerek kovdu. En mantıklısı şuan buydu.

Çakır güldü. "Gencolar, Çakır geri dönüyor. "

Ben elimi alnıma vurdum. "Ne zaman gitti ki geri dönsün!?"

"Ponçik kalbim kırılıyor Derinkuşum." dedi Çakır.

Caner sitem ederek "Hayır şimdi buna da küfür edemiyorum. İlk defa kendi burnunu boka sokmadan oldu." dedi.

Aras sırıtarak yere oturdu. "Ne yalan söylüyüm iyi oldu. Bize de eğlence çıktı." Hepimiz yok artık dercesine Aras'a baktık. Ama o omuz silkerek sırıtmaya devam etti.

&&&&

Herkesin uyumasıyla çadırdan ďışarı çıktım. Arel'in çadırının önüne gidip kısık sesle Arel'e seslendim. Bi süre sonra çadırdan çıkıp yanıma geldi. İkimizde yere oturduk.

"Başbaşa kalamıyoruz diye bende uyumaktan vazgeçtim. Seni görmek istedim." dedim.

Arel yanağımdan öpüp "iyi yapmışsın benim güzeller güzelim." dedi

Arel'e sarılıp kokusunu içime çektim. O kadar özledim ki bu kokuyu... Bana huzur veriyor. "Seni çok özledim. Çok uzaktaydın. " dedim.

Saçımdan öpüp "Bende seni özledim bitanem. Her seni özlediğimde gökyüzüne baktım. Senin gözlerin bana gökyüzünü anımsatıyor çünkü." dedi.

"Nasıl yani?"

"Gökyüzü gibi güzel gözlerin. Hem parlak hem huzurlu." dedi, burnumun ucunu öperek. Ardından ekledi "Gelemedim yanına çok üzgünüm."

"Okul daha önemli zaten Arel. Yazın bol bol görüşürüz. Sen derslerine odaklan." dedim.

"Senin için çok çalışıyorum. Sen beni gitmeden önce bu konuda binlerce kez uyardın diye sözünü dinliyorum." dedi.

Gülerek işaret parmağımla burnuna dokundum." Aferin benim aşkıma.

Sinsi sinsi sırıtmaya başladı. Anlamayan gözlerle ona baktım. "Sence de bu aşkın artık uzun bir öpücüğü hakketmiyor mu?" Benden cevap gelmeyince kücük çocuk gibi mızmızlandı. "Ama bu dudaklar seni çok özledi. Geldiğimden beri doğru düzgünde öpemedim." dedi.

Gözlerimi dudaklarına indirdim. Evet bende o dudakları çok özledim. Gözlerim tekrardan gözlerine çıktığında onunda benim dudaklarıma baktığını gördüm. Ardından gözlerimiz kesişti. Gülümseyerek kafamı salladım.

Dudakları dudaklarıma değdiğinde ne kadar çok özlediğimi bir kere daha anladım. Bu sefer bir buse kondurmakla yetinmedi. Dudaklarını araladığında bende araladım dudaklarımı.

Bir süre sonra gelen sesle dudaklarımız ayrıldı. "Bakmıyorum."

Elleriyle gözünü sözde kapatmış olan bir Çakır vardı karşımızda.

"Bende dedim ki Çakır nerede kaldı? Oğlum niye bu kadar geciktin?" diye sordu Arel. Sonra ciddileşti. "Artık bölmesen mi Çakır! Her Derin'i öptüğümde yarıda kalıyor ve bölen sen oluyorsun. Aynı senaryo tekrarlayıp duruyor."

Çakır iki eli yere bakacak şekilde ellerini uzatıp "Napıyım işemem gerek! Altıma mı yapıyım istiyorsunuz? Gidin ağacın arkasında yiyişin sizde." dedi.

KOLEJ GÜNLÜĞÜ 4 -KAMP MACERASI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin