~067~

39.5K 1.4K 339
                                    

Bölüm sonu ve satır arası yorumlarınızı benden esirgemeyinnn. İyi okumalar.

2 ay sonra

"Arya." Dedi Babam ellerimi tutup.

"Güzel kızım." Ellerimi hiç bırakmak istemiyor gibi tutuyordu.

"Ben annenin benden ayrılma sebebini zaten biliyordum.. İnsanlar hisseder. Annen söylemeye cesaret edemediğinde ben istedim ayrılmayı.. "

İçimde dinmeyen bir nefret vardı. Acının körüklediği bir nefret. Ya da alışmışlığın verdiği üzüntü.

"Türkeyeye gelecek misin benimle?" Bunu bu zamana kadar çok düşünmüştüm. Nefretim zamanla ruhsuz bir duyguya yerini bırakmıştı. Yani bir ay önce annemin evine gelmiştim. Ve ilk üç gün üniversitenin kütüphanesinde sabahlamıştım. Gabriellerde kalıp bebeğe bakmasında Aurora'ya yardım etmiştim. Tek eksik hissettiğim yanım Diavoloyu bir daha görmememdi. Hep böyle yapıyordu. Tam alıştım derken yok oluyor ya da değişiveriyordu. Bende çizgilerimi koyma kararı aldım. Bir deney makinesi değildim. Yalnızca bir çekim var ve o çekimde zamanla ölecek..

"Burada bir düzen kurdum baba. Üniversitem var ve iyi bir üniversitede tıp okuyorum. Cerrah olacağım ve hayatımı düzelteceğim."

"Sen kendi kararlarını verebilecek yaştasın güzel kızım. Senden üniversitene odaklanmanı ve çalışmamanı istiyorum. Ben aranızdaki olaylardan daha önce haberdar olsaydım.. Daha önce yardım ederdim. Masraflarını üstlenmek isitiyorum. Ki bu baban olarak en doğal hakkım olmalı. Annenin mirasını istememişsin. Bağışlamışsın. Annen ne ara o kadar para kazandı bilmiyorum ama- Neyse. Tek telefonun seni türkiyeye geri almam için yeter kızım."

Babam bir abim olduğunu bilmiyordu. Diavolodan hiç haberi yoktu. Olmasında zaten.

"O zaman italyaya gelmişken ne kadar makarna yapmayı öğrendin görelim bakalım." Ayağa kalktım. Gülümseyerek mutfağa gittim. Babam bir kaç makale okuyordu. Hazır alınmış taze hamur makarnayı sıcak suya attım. Beş dakika yeterliydi. Beş dakika sonra çıkartıp rendelenmiş peynirlerin olduğu tabağa koydum ve hafif su ekleyerek karıştırmaya başladım. İki bardak çıakrtıp sıktığım meyve suyundan koydum. Kapı çaldı. Tam bakmaya giderken babam kapıyı açtı, tepkisiyle dudağımı dişledim. Diavolo mu gelmişti Gabriel mi? Hızlı adımlarla babamın yanına gittim. İkisi bir arada. Bir bana bir babama baktılar. Gabriel cebinden kağıt çıkartıp postacı diyecekmiş gibi duruyordu.

"Bu genç adamlar kim Arya?"

Babam türkçe sormuştu.

"A-arkadaşlarım. Gabriel ve Cosimo. Müsait olmadığımızı söyleyip gönderirim."

"Hiç doğru bir zamanda gelmediniz. Gidin babama bide bunları açıklayamam!" İtalyanca söylemiştim ki,

Babam söze girdi. "If they are your friends, we can meet. Let them come in." (Arkadaşlarınsa tanışabiliriz. İçeri girsinler.)

Babam içeri girdiğinde elimi alnıma götürdüm.

"Dört peynirli makarna mı kokuyor yoksa?" Gabriel sırıtarak içeri girdi. Ayakkabılarını çıkartması gerektiğini anlayıp çiçekli bir terlik alarak adımladı. Diavolo içeri mi girmek istiyordu? Çok beklerdi. Kapıyı ittirdim. Kapanır sandım ama tuttu. Ben çoktan mutfağa gitmiştim. Babamla onları yalnız bırakamazdım. Hızlı bir şekilde biraz daha makarna pişirip tabaklara koydum.

"Baba! Yardım eder misin?" Ah bunu italyanca söylemiştim. Düzelttim ve türkçe tekrar söyledim. Resmen kültür karmaşası yaşanıyordu.

Babam ben bardaklara meyve suyu koyarken tabakları almaya geldi. Babamın elleri beş dakika içinde hal mi değiştirmişti? Kafamı kaldırdığımda Diavoloyu gördüm. Bir şey sormam gerekiyormuş gibi bakıyordu. Soracak mıydım? Tabii ki hayır. İki tabak alıp salondaki masaya koydum. Babamla Gabriel derin derin bir şeyler konuşuyorlardı. Ben dönerken Diavolo elindeki tabakları masaya bıraktı. Çatal kaşık ve bardakları tepsiye koyup içeriye götürdüm. Peçetelerin üzerine kaşıkları koyduğumda babamlar masaya gelip yardım ettikten sonra oturdu.

Ve Bir Italiano(+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin