Dört

734 65 7
                                    

Kim Taehyung... Hayatında hiç bir zaman güçsüz birisi olmamıştı. Hep yanlış olan şeylere karşı gelmiş, kendi ayakları üzerinde durmuştu ta ki annesi öldükten sonra babası da abisiyle beraber onu terk edene kadar. Annesinin yokluğuna alışamayan Taehyung bir de yanlızlıkla uğraşmak zorunda kalmıştı.

On yedi yaşının en güzel ayları, yoğun bir acıyla geçmişti onun için. Şimdi ise her şeyin korkunç bir rüyadan ibaret olmasını istiyordu. 'Tamam' diyordu tanrıya ithafen. 'Tamam, şu rüyadan uyanayım intihar etmeyi bir an bile düşünmeyeceğim.'

Üzerine beyaz bir örtü örtülmüştü. Muhafız odasındaydı ve zindandan çıkarılmasının üzerinden saatler geçmiş olsa bile hala kendine tam gelememişti. Kızgınlığın etkisi git gide artıyordu ve hiç bir şey normal değildi.

İntihar etmiş ama kendini kraliyet zamanında bulmuştu. Hiç bilmediği kavramlar -omega,alfa,kızgınlık- ortalıkta kol geziyordu. Ve bilmemesine rağmen kızgınlığa uyandıktan ertesi gün giriyordu. Ve bunlar koca bir kâbustan fazlası olamazdı. Olmamalıydı...

Her şey bir yana Taehyung, önce ki hayatından... -Evet, kesinlikle uyandıktan sonra ki yaşama ikinci bir hayat demeliydik.- daha güzel olduğunu, zaten hep feminen bir yapısı olsa da daha feminen olduğunu, saçlarının siyahtan griye döndüğünü ve bedenini omegası ele geçirdiği zaman gözlerinin kehribardan, maviye döndüğünü bilmiyordu.

Çünkü iki gündür aynaya hiç bakmamıştı. Zindanda ayna namına bir şey varmıydı gerçi o da tartışılırdı.
Odanın demir, eskimiş kapısı yavaşça açıldığında, Taehyung'un dolu gözleri orayı bulmuştu. Kai, ağır adımlar ile odaya girdiğinde omegaya acıyan gözlerle bakıyordu.

Bunu fark eden küçük, titrek bir iç çekti. "Taehyung... İyi misin?" Cevap vermek istemedi Taehyung. Hatta bu soru ona fazlasıyla saçma geldi. Kai'nin sorusunu cevaplamak yerine farklı bir konuya geçti;
"Kai," Diye seslendi yattığı yerden oturur pozisyona gelerek.

"Beni neden zindana attınız? Kral neden böyle bir şey istedi?" Kai bir şey söylemek istermiş gibi ağzını aralamış ardından derin bir nefes alıp susmuştu. "Bir şeye ihtiyacın olursa seslen" Diyerek arkasına döndüğü an Taehyung, "Kai... " Dedi bıkkın ve çaresiz bir tonda. Zaten dolu olan gözleri artık taştığında, "Bunu bilmeye hakkım var" Dedi.

Kai, gözlerini sıkıca kapatıp empati duygusunu hissettiğinde hızla Taehyung g'un ayak ucuna oturdu. Küçük başta bu ani hareket karşısında afallasada bozuntuya vermeden dinlemeye başladı karşısında ki alfayı.

"Sana her şeyi anlatacağım ama benden duyduğunu, başka birinden duymayacağım!" Tae, hızla kafasına aşağıya yukarıya sallayıp, yanaklarını ıslatan yaşların incecik yolunu kestiğinde dinlemeye başlamıştı.

"Sorun ismin değil Taehyung, soyadın. Bunu bilmemen bile fazlasıyla tuhaf zaten ama neyse. Jeon'lar ve Kim'ler yılların getirdiği bir düşmanlığa sahip. Kral Kim, Kral Jungkook daha prensken, Jeonların kralını yani Jungkook'un babasını ve abisini acımasızca öldürdü.

Abisi ve babası öldüğü için Jungkook, daha on yedi yaşındayken tahta geçmek zorunda kaldı. Zaten prensken bile çok sinirli birisi olan Jungkook...

Jeon Jungkook tahta geçtiği an:

"O daha çok küçük"

"Böyle bir şey kabul edilemez! Bütün halkı bir çocuk mu yönetecek?!"

"Jungkook, kral olamaz!"

Jeon Jungkook, babası ve abisi bir kaç gün önce katledilmiş olan o çocuk. Tahtın tek sahibiydi artık. Daha tam büyümemiş öyle ki her kralda olduğu gibi daha kurdunu hissedememişti bile.

Omega | TaekookWhere stories live. Discover now