Beş

676 50 11
                                    

Kral hızlı adımlarını odasına yönlendirdiğinde aklından geçen tek şey, büyük bir rahatlama hissinin olmasıydı.

Üzerinde ki ağır kıyafetlerden kurtulmalı, maskesini çıkartmalı ve sıcak suyun altına atmalıydı kendisini. Gece bitmeden önce ki tüm planları buydu lakin ertesi güne dair hiç bir planı yoktu. Kral Jeon... Plansız adım atmayan kral... Ne olmuştu da planlarının hepsini silip atacak bir yanlış yapmıştı?

Odasına girip, kapıyı hızla kapattığında ilk işi, yüzünün yarısını kaplayan siyah maskeyi fırlatıp atmak olmuştu. Yatağının hemen karşısında bulunan bir kısmı kırılmış ve çatlak duran aynaya baktığında gözlerini kapatmış ve derin bir nefes çekmişti içine.

Yüzünde iz bırakan herkese sinirliydi. Evet, en çok kendine. Yılların getirdiği intikam hissini giderebilecek tek şeyin tahta geçebilecek ya da kralın soyunu ilerletecek olan herkesi öldürmek olduğunu sansa da bu en büyük hatası olmuştu.

Kapalı gözlerinin, karanlığında beşikte sallanan bir çocuk canlandığında,eş zamanlı olarak kulakları ufak bir ağlayış çınlamıştı.
Kral Jeon, korku ile geriye doğru kaçatığında, dengesini sağlayamamış ve ufak tahta masanın üzerinde olan çömleği yere düşürüp kırmıştı.

Ardından aklında tek bir isim yankılandı:

Kim Taehyung...

Kral, delirmek üzereydi zira birden gözünden yaş gelene kadar kahkaha atmasının başka bir açıklaması olamazdı. Gözünde biriken yaşı silip diğer masada kalan çömleğide duvara kendisi fırlatıp kırılmasına neden olmuştu.

"Hata ettin Jeon Jungkook" Dedi kendi kendine. "Çok büyük hata ettin!" Aradan geçen saniyeler güçlü duran krala zulüm gibi gelse de en sonunda sakinleşmeyi başarabilmişti.

Ama zihninde ki düşünce en büyük felaketin ufak bir varsayımıydı sadece:

"Lanet gerçekleşti... Kehanet başladı!"

###

Küçük olan gece olmasına rağmen bir türlü uyuyamıyordu. Zihni bulanıktı ve kendini hiç olmadığı kadar kirli hissediyordu. Bedeninde hala başkalarının eli dolaşıyormuş gibi hissetse de aklının bir köşesinde minik bir bebek canlanıyordu.

Bu konuya haddinden fazla takılmıştı.
Yıllar önce olup biten bir şey, daha dün olmuş gibi yakıyordu canını. Düşündükçe gözleri doluyor, kral Jeon'a karşı nefret besliyordu. Korkunun yanı sıra...

Saat gecenin kaçıydı bilmiyordu zira buraya düştü düşeli zamandan ve mekandan bir haberdi. Önceden belirsizliklerde yaşarsam şayet ölürüm diyordu. Galiba fazla büyük konuşmuştu ki Tanrı küçüğü cezalandırıyordu.

Bir anda kulağı feci derecede çınladığında aniden yattığı yerden kalmış ve kulağını tutmuştu.

Galiba... Galiba birisi küçük olanı anıyordu...

###

"Kim Taehyung... " Diye söylendi yaşlı kadın. "Demek olman gereken zamana dönebildin... " Sesinde alaycı bir ton vardı ve yanında bulunan genç kız önünde küresi ile uğraşan yaşlı kadından delicesine korkuyordu.

Önünde bulunan küre beyaz loş bir ışık saçıyordu etrafa. Yaşlı kadının uzun, siyah tırnakları ise kırışmış olan ellerine gölge düşürüyordu.

Kadın, küre'ye eğilerek bakmış ve "Fark etti" Demişti. "Ondan bahsettiğimizi hissetti." Ardından cam ama içi dumanla dolu küreyi, bir el hareketi ile ters çevirmiş, kaşlarını çatmıştı.

Bunu fark eden genç kız merak duygusuna yenik düşüp bir kaç adım ilerlese de bir anda duyduğu yoğun kahkaha korkup yere düşmesine neden olmuştur. Göğsü hızla inip kalkıyor, kalbi hızlı hızlı atıyordu.

"Ah, şu ikizler," Demiş ardından ilkine kıyasla daha sesli bir kahkaha atmıştı, beyazlamış saçlarını büyücü şapkası ile örten kadın. "İntihar etmeye ne kadar da meyilliler!"

Kız daha büyük bir korkuyla yüzleşmek zorunda kaldığında elbisesinin kenarını avuçları arasına alıp, sıkmaya başlamıştı. "Taeyong..." Diye fısıldamıştı çok geçmeden.

Genç kız yutkunamadığında karşısında bulunan kadın kıkırdamıştı. "Çok mu korkuyorsun Taeyong ölecek diye?" Korkuyordu. Gerçekten çok korkuyordu çünkü canından çok sevdiği, biriciği bir lanet yüzünde başka bir evrende bulunan ikizi ile yer değiştirmişti. Üstüne üstük şimdi de karşısında o nefret ettiği kadın ona, sevdiğinin öleceğini söylüyordu.

Yine de genç kız ağlama hissini sindirip, çatlayan sesiyle konuştu:
"E-eğer isterseniz... Taehyung da gittiğim gibi Taeyong'un da yanına gidebilirim... "

"Evet," Dedi mora dönen gözlerinden Vita olduğu belli olan lakin korkunç görünen kadın. "Onun yanına gideceksin Jisoo." Duyduğu şey ile rahatlayıp kalmak için hareketlenen kız, duyduğu bir başka cümle ile bütün gücünün çekildiğini hissetti...

"Ama Taehyung da ki gibi küçük bir çocuk olarak değil, Taeyong'un en büyük korkusu olarak." Jisoo, kafasını iki yana hızla salladığında kadın yalandan şaşırır gibi yapmıştı.

"Yoksa bana karşı mı geliyorsun?" Cam küreyi bir kez daha ters çevirmiş, bu sefer kürenin içinde banyo olduğu belli olan, çıplak Jungkook'u göstermişti. "Umarım öyle yapmıyorsundur Jisoo, yoksa çok sevgili abini öldürmek benim için hiç zor olmaz!"

Ufak bir hıçkırık peydah olduğunda, bir kaç dakikanın ardından Jisoo gözden kaybolmuştu. "Ah, Jeon" Demişti karanlık odada yanlız kalan kadın, "O gün beşikte yatan Taehyung'u değil, kaçırılan Taeyong'u öldürmeliydin!" Yaşlı kadın bu sözlerinden sonra kılırdamış, ardından Taeyong'un yanına en büyük korkusu şeklinde, annesi şeklinde giden Jisoo'yu izlemeye başlamıştı.

Lanet gerçekti ve artık hiç bir şey yolunda gitmeyecekti. Aynı Jungkook'un yıllar önce bunları rüyasında görüp, rüyada ki Taehyung'a söylediği gibi:

"Lanet başladı. Laneti başlattın Kim Taehyung"

Sevgilerle
-Lizzy phantomhive


Omega | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin