Sekiz

487 39 4
                                    

Taehyung'dan:

Korkuyordum. Hıçkırıklarımın haddi hesabı yoktu ve kan olan bembeyaz elbisem öyle bir sırıtıyordu ki bana aklımı kaçırmak üzereydim. Kana bulanmış kılıç dizimin dibine sert bir sesle düştüğü an nefesim kesildi.

Kan akan ellerimi temas etmemesine özen gösterirken yüzüme doğru çıkartmış, iznim dışında akan yaşlarımı kendimce saklamaya çalışmıştım. "Siktir" Demişti benden bir kaç adım uzaklaşan kral.

Ne de yakmıştı canımı öyle. Ağzımdan bir hıçkırık daha kaçtığında kral yeni bir küfür savurdu ve yere damlayan kanları umursamadan yanıma diz çöktü. İrkilmeme engel olamazken geriye kaçmış, acıyan ellerimi umursamazca yere dayamıştım.

Belki de son anda kılıç ve boğazım arasında kalan boşluğa ellerimi yerleştirmesem kesilen şey avuç içlerim değil boğazım olacaktı.
Karşımda şimdi bana pişmanlık ve hafif endişe kırıntıları ile bakan kral, ellerim olmasaydı ecelim olacaktı.

Tch, çok yazık...

"Ellerine bakmama izin ver."

"Yok! Hiç acımadılar ki" Ortaya attığım yalan o kadar saçmaydı ki hem utanmıştım hemde kral bana 'Geri zekalı' bakışları atıyordu.

"Neden ağlıyorsun o zaman?"

Tam ağzımı aralayıp bütün doğruları söyleyecektim ki o an acımı dahi unutacağım bir şey oldu. Adeta kendi içime çekildim. Bedenim olduğu gibi durarken ruhum küçüldükçe küçüldü sanki, kendi içimde simsiyah bir odaya alındım.

Ben daha ne olduğunu idrak edemeden yanıma güzeller güzeli bir kadın geldi. Gülümsedi. Dondum kaldım. Kar kadar beyaz saçları, deniz kadar mavi gözleri bir anda uçurdu aklımı. Neden içime çekilir gibi olduğumu ya da ellerimin sızlamasının hafiflediğini sorgulamadım bile.

Ne konuşabiliyordum ne de haraket edebiliyordum zira fazlasıyla şaşkındım. "Tae," Dedi fısıltı gibi çıkan sesiyle. Çok naif bir sesi vardı. Sıcacık hissettiriyordu bir anda. "Ben Sidelya!" Diye şakıdı güzel sesiyle.

Kim olduğunu anlamadım. Sidelya ismi benim için hiç bir şey çağrıştırmıyordu çünkü.

"Sana engel olmayacaktım ama kılıç boğazına dayanınca çok korktum. Seni iyileştirmek çok zor olurdu o zaman" Doktor muydu kendisi? Boğazım kesilse beni nasıl iyileltirecekti ki?

Öyle bir bataklığa saplanmıştım ki o bok çukurunun içinden ne çıkacağını kestiremiyordum bile.
Karşımda ki beden kimdi ya da içimde(?) ne işi vardı bilmiyordum.

"Düşünme Taehyung." Dedi yanıma daha da yaklaşırken. "Zamanla kim olduğumu da hayatında nasıl bir yer kapladığımı da öğreneceksin."

Zihnimi okuyabiliyor oluşu beni ayrı bir dumura uğratırken, bir an nefes alamamıştım. Nasıl bir çukurdaydım ben böyle?

"K-kimsin?" Diyebildim zoraki bir şekilde. Ellerimin acısı yok denilebilecek kadar azdı artık. Meraktan başka hiç bir şey hissedemiyordum.

Ellerimin bu derece hafiflemesi de ayrı bir oyun gibiydi hayatın bana karşı oynadığı. Öğrenecektim. Elbet bir gün her şeyi öğrenecektim. Ama o gün ne zaman gelirdi tartışılırdı ve asıl sorunda buydu zaten. O gün gelene kadar kim bilir neler yaşayacak neler çekecektim. Konulara o kadar Fransız kalıyordum ki tanrıdan 'al canımı diyordum.' Belki de ölsem her şey daha da kolay olacaktı.

"Kral," Demişti Sidelya birden durgunlaşırken. İlk anda ki neşeli hali birden kesilmişti. "Sana bir görev verecek... Üstesinden gelebilir misin bilmiyorum..."

Omega | TaekookWhere stories live. Discover now