sonbahar

419 32 7
                                    

Vizelerden önceki son haftadaydık ve drama dersi için konferans salonuna inmiştik. Konumuz duygulardı. İkişer kişi olarak sahneye çıkıyor ve hocanın komutlarına uygun olarak birbirimize karşı o duyguları mimiklerle ifade ediyorduk.

Hoca sıradaki grubu anons ettiğinde Cenan ve ben ayaklanmış sahnedeki yerimizi almıştık. Karşı karşıya geldiğimizde, ikimiz de ciddi bir şekilde birbirimize bakıyorduk.

"Cenan, Arif sana uzun zamandır gitmeyi istediğin bir maça bileti olduğunu söyledi ve seni davet etti."

Cenan'ın yüzünde mutlu ve aynı zamanda heyecanlı bir surat ifadesi olduğunda, hoca kağıdına not aldı ve tekrar bize doğru döndü.

"Arif, Cenan seninle olan buluşmasına uyuyakaldığı için gelemedi."
Üzgün bir ifade takındım yüzüme.

"Cenan, Arif çalışmadım diyerek sana kopya vermediği sınavdan tam puan aldı."
Cenan dehşete uğramış bir ifadeyle bana bakarken dudaklarımı birbirine bastırdım gülmemek için.

"Arif, Cenan bir kız arkadaşının olduğunu en son sana söyledi."

Yüzüm kontrolüm dışında kendi kendine bir mimik yapmış ve kalp hızım artmıştı. Bu hayatta isteyeceğim son şey bile olamazdı. Bana en son söylemesini geçtim böyle birşeyin olma olasılığı bile dehşet vericiydi.

"Evladım aldatıldın demedim. Bu yüz ifadesi ne böyle?"
Hızla kendime gelerek hocaya doğru döndüm.

"Kusura bakmayın hocam bir an beynim çalışmadı nasıl mimik yapacağıma karar veremedim. Baştan başlıyorum."
Yüzüme sinirli ve incinmiş bir ifade takınarak gözlerine bakarken, mimiksiz bir şekilde beni inceliyordu.

"Tamam yerinize geçin sıradaki grup gelsin."

~

Derse ara verdiğimizde, kafeteryaya inerek bir kahve almış ve bahçe kısmına geçip masalardan birine oturmuştuk. Emre bize geçen gece gittikleri bardan bahsediyordu.
Kahvemi soğuması için kenara bırakarak onu dinledim.

"Böyle bi taşşak."

"Emre ne anlatıyon abi?"

Emre kafasını tek eliyle ovuşturmuş ve her iki elini bize doğru açmıştı.
"Tamam durun bir an beynim gitti. Her neyse. Abi mükemmel ortam; şarkılar, içkiler, danslar, insanlar. Fena sardı, di mi Ömer?"

"Valla doğru söylüyor. Özellikle kadınlar bir harikaydı. Asla tek başımıza bırakmıyorlar, enerjileri tavan. Biz de mecburen ayak uydurduk falan."

"Aynen kanka mecburendir." Kahvemi yudumlamadan önce göz kırparak söylemiştim.

Cenan söze atlayarak Emre'ye döndü.
"Beni niye çağırmadınız lan? O gün ben boştum."

"Denk geldi kardeşim, plan yapmamıştık. Bi sonrakine grupça gideriz sorun kalmaz. Şu vizeler bir bitsin."

Havalar artık iyice soğumaya başlamıştı. Kışın habercisi Sonbahar; yapraklarını dökmüş, esen rüzgar ise bir bir kenara fırlatmıştı. Tabi yenileri zaman kaybetmeden zemindeki yerini alıyorlardı.
Ben pek Kış insanı değildim, soğukla aram yoktu. Ama bu Kış'ın hissiyatını sevmediğim anlamına gelmezdi. Kış demek benim için yeni düşler, huzur ve sakinlik anlamlarına geliyordu.

"Daldın gittin kanka."

"Arif."

Kendime gelerek kafamı ağaçlardan çekmiş ve arkadaşlarıma dönmüştüm.
"Efendim?"

"Çıkışta kütüphaneye gidelim diyoruz. Ne dersin?"

"Olur, gelirim." Sandalyemi geriye doğru sürüyerek ayağa kalkmıştım. "Sınıfa gidiyorum ben, görüşürüz."

"Geliriz biz de birazdan."

Arkamı dönerek oradan uzaklaşmıştım.

Dersler bittiğinde hepimiz çantamızı almış ve yan fakültenin kütüphanesine geçmiştik. Herkes sandalyelere yerleşmişti. Cenan'ın karşısındaki yeri aldığımda, bana doğru göz kırpmış ve istemsiz gülümsememi sağlamıştı. Çantamdan ders kitabımı ve not defterimi çıkarmış, derste önemli gördüğüm yerleri deftere geçirmeye başlamıştım. Birbirinden renkli kalemlerimle başlıklar atıp madde madde ayırırken gözüm karşımdaki Cenan'a takılmıştı. Yanlızca siyah ve mavi kalemle alıyordu notlarını. Son derece odaklanmış göründüğü için seslenmeden defterime geri döndüm. Aldığım notları içimden sık sık tekrar ediyor, kendime üçüncü kişi ağzından anlatmaya çalışıyordum.

Ne kadar zaman geçti anlamamıştım ama belimin ağrıdığını hissettim. Kafamı kaldırdığımda, Cenan dudağının kenarı yukarı kıvrılmış şekilde beni izliyordu. Ne zamandır bakıyordu bu Allah bilir ya. Umarım kendimi rezil edecek bir hareket yapmamışımdır.
Gözlerimi kaçırarak etrafa bakmaya başladığımda, hafif öksürmüş ve gözlerimin tekrardan onu bulmasını sağlamıştı. Kafasıyla dışarıyı işaret edince, onu onaylamış ve o önden ben arkadan dışarı çıkmıştık.
Tam tahmin ettiğim gibi sigara yakıyordu. Peşinden gidip korkuluklara sırtımı yasladım. O da tam karşımda duvara yaslanmıştı. Gözleri direkt bana bakıyor, yüzümü inceliyordu.

"Odaklandığın zaman dudakların öne geliyor ve sincaba daha fazla benziyorsun."

Söylediği şeyle kalbim hızlanmıştı. Dudaklarımı mı incelemişti yani o?
Anlamadık sanki.

"Beni izleyeceğine az ders çalışsaydın. Kopya kopya diye peşimden dolanma sonra kuyruk gibi."

"Çalışmadığımı kim söyledi?"
Dumanı kenara doğru üflerken konuşmuştu.

Kafamla onayladım onu ve sigarasının bitmesini bekledim. Elaları ile her buluştuğumda elim ayağıma dolanıyor, saçmalamamak için yoğun çaba sarf ediyordum. Bendeki etkisini bilse bana aynı şekilde davranır mıydı?

Ya da, ona olan hislerimi öğrense bana aynı şekilde yaklaşır mıydı?

Bu sorunun cevabını düşünmek bile kalbimi ortadan ikiye bölüyordu.

-Bölüm Sonu-

just friends | arcenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin