kahvaltı

393 29 0
                                    

Gözümü yavaş yavaş açarak bir süre kendime gelmeye çalışmıştım. Derin bir nefes alarak başıma vuran ağrıyla yüzümü buruşturduğumda, bu sürede de etrafı inceliyordum. Burası Cenan'ın odasıydı. Aklımda yavaş yavaş dün gecenin anıları dolduğunda utançla yüzüm kızarmaya başlamış, kalp hızım artmıştı. Ellerimle yüzümü kapatarak fısıldadım.
"Hayır ya, aptalsın Arif.. aptal.."
Kafama bir kez vurduğumda, ağrı daha da artmıştı. Allah kahretsin.

Yan tarafımdaki bir bardak suyu görmemle alıp kana kana içtim. Alkolden yanan midem biraz olsun dinmişti. Yavaşça ayaklanarak odadan çıkmış, yan odadaki salona bakınmıştım. Cenan koltuğun üzerinde yüz üstü yatmış uyuyordu hala. Normalde gitmeyi düşünmüştüm ama dün gece o kadar bakıcılığımı yapan adamı böylece bırakıp gitmek ayıp olacağı için en azından bir kahvaltı hazırlayabilirdim. Ama önce bir tuvalete uğramam lazımdı.

Tuvalette işimi görüp çıkmış ve mutfağa geçerek önce bir çay koymuştum. Daha sonra ise domates, soğan, yumurta gibi malzemeleri çıkarıp menemen yapmaya başlamıştım. O pişmeyedururken kahvaltılıkları çıkarmak üzere buzdolabına dönmüştüm ki kapının girişinde beni izleyen Cenan'ı görmemle yerimde sıçramıştım.

"Öyle sessiz sessiz gelinir mi aklım çıktı burada."
Elim kalbimde konuşurken yanlızca gülümsemişti.

"Ben aklın hala çıktığı yerde kalmıştır diye düşünmüştüm, ne ara yerine geldi?" Mutfağa girmiş, buzdolabından kahvaltılıkları çıkarırken laf sokmasını da esirgememişti. "Oğlum sana yaramadığını bildiğin halde ne diye yükleniyorsun kendine."

Seni bir süre unutmak istemiş olamaz mıyım?

Menemenin başına geçip karıştırırken "Cenan ne olur sus ya zaten utanıyorum." diye sızlandım.

Sesini incelterek taklidimi yapmıştı. Ben ise boş durmayıp meyve sepetindeki elmayı ona fırlattım. Pislikti işte.

Havada tutarak yanıma yaklaşmış tepsiye içeri götürülecekleri dizmeye başlamıştı.
"Utanacaksan en başından içmeyeceksin yavrum, ben bunu sana öğretemedim mi?"

"Tamam içmeyeceğim bir daha. Özür dilerim." Gözlerim ayaklarıma doğru kayarken mırıldanmış, yanından geçmeye çalışırken durdurulmuştum. Cenan'ın yüzüne doğru başımı kaldırdığımda güldüğünü gördüm.

"Özür dilemene gerek yok Arif'im. Kötü birşey yapmadın."
Yaptıklarım tekrar gözümün önüne geldiğinde tekrar yüzüm kızarmaya başlamıştı. O da bunu fark etmiş olsa gerek tek elini yanağıma doğru çıkarıp okşadı hafifçe.

"Kapatalım şu konuyu, menemeni ben götürüyorum sen de diğerlerini getir." Yanından geçip hızlıca gitmiş ve salondaki masaya kurulmuştum. Cenan da arkamdan gelmiş elindekileri masaya dizerek çaprazımdaki yerini almıştı. Birlikte sohbet ederek kahvaltı yaparken, telefonu çaldı. Ekrana baktığımda Eylül diye birinin aradığını gördüm.
Sanırım flörtüydü.

Bakışlarımı Cenan'a çıkardığımda yüzündeki ciddi ifadeyle aramayı sessize aldı. Ağzımdaki zeytin çekirdeğini çıkardıktan sonra bir iki kez öksürmüş ve ona doğru bakarken konuşmuştum.
"Aç istersen önemlidir belki."

"Şuan kahvaltı yapıyoruz, çok acilse tekrar arar."

Otoriter sesi içimi titretmişti ve aklım başka türlü hayallerle dolup taşmıştı bir anlığına.

Sakin ol Arif!

"Gece keşke koltuğu bana verseydin. Rahat yatamamışsındır. Sığmamışsın bile."

"Misafirimi koltuklarda mı yatıracağım? Güldürme beni."

"Emre'ye yer yatağı hazırlıyorsun ama." Tek kaşımı kaldırarak sormuş olduğum şeyle biraz durmuş ve menemene ekmeğini banmadan önce konuşmuştu.

"Siktir et onu şimdi. Yarın Emre'lerde buluşuyoruz. Okey gecesi, klasik haftasonu eğlencesi."

Konuyu değişmesine içimden güldüm.
"Gelirim muhtemelen."

Birlikte kahvaltımızı yapmış, daha sonra ise masayı toplamıştık. Benim duş falan almam gerektiği için Cenan'a teşekkür ederek evden ayrılmış kendi evime geçmiştim.

-Bölüm Sonu-

just friends | arcenWhere stories live. Discover now