Bölüm 14: Gerçek Katil

1.8K 270 158
                                    


Ƹ̵̡⁠Ӝ̵̨̄⁠Ʒ

Sevgili günlük;

Hani bir sabaha uyanırsın; Evde bir tartışma çıkmış, baban annenin kalbini kırmış, annense ömrünü babana adamış bir kadın. Baban gitmiş, annen oturmuş mutfaktaki bir sandalyeye, gözyaşlarını içine içine akıtıyor. Çocukları uyandığında, yalandan gülüyor onlara hiçbir şey hissettirmemek için. "Babanız..." Diyor çatlayan sesini engellemeye çalışarak. "...ekmek almaya gitti." Hiçbir şey olmamış gibi kalkıyor ömrü boyunca eşi tarafından hiç sevilmemiş kadın, kahvaltı hazırlıyor evlatlarına. Beklemiyorsunuz babayı, yemek yemeye başlıyorsunuz.

Ama öyle ya, annenin huzuru olmadığında, boğazından geçmez onun hazırladığı yemeğin bir lokması. Soramazsın, çünkü bilirsin zaten anlatmaz sana, "bir şey yok" der geçiştirir, üzülmeni istemez.

Anne mutlu değilken, kimse mutlu değildir evde.

Annem ve babam hala hayatta olmasa bile, zaman zaman annemi andığımda, sadece iç çekiyorum. Annem hep derdi ki, "her ah çektiğinde, kalp bir damla kan kaybedermiş." Üzgünüm anne, benim kalbim çok kan kaybetti.

Onu özlemiyorum dersem yalan olur, ama kurtulduğu için mutluyum. Babamın son halini görseydi, affederdi onu. Babam, affedilmeyi hak eden bir adam değildi. Sevilmeyi hak eden bir adam, hiç değildi.

Babam öldüğündeyse, hiç üzülmedim. Bu beni kötü bir insan yapacaksa, kötü olmaya razıyım. Evet, belki de kötü bir insanım, öz babamın ölümüne üzülmeyecek kadar taş kalpliyim.

Uzaklaşıyorum gibi geliyor her şeyden. Abim yıllarca bana kötü davransa, beni yalnız bıraksa da ondan uzaklaşmadım. Tek yaşasam da insanlardan uzaklaşmadım, kalbim kırılsa da denemekten hiç vazgeçmedim. Şimdiyse, her şeyden uzak, her şeyden bihaber...

Çok düşündüm. Durmadan, duraksamadan düşündüm. Ama kararımı verdim. Burnumun direğini sızlatan o özleme bir son vermem lazım. Bugün, onu görmeye gitmem lazım..

Ƹ̵̡⁠Ӝ̵̨̄⁠Ʒ

Hyunjin, yoğun bakıma giren insanları saymaya başladı. Birisi giriyor, kısa bir süre yakınının halini hatrını soruyor, hasret giderdikten sonra çıkıyor, hemen ardından bir başkası geliyordu.

Felix'i görmek için deli oluyor, ama bir yandan da o gelirse diye korkudan titriyordu. Karşısına dikilip ona hesap sorarsa diye, çok korkuyordu.

Ama korkmasına gerek yoktu. Minho eğer anlattıysa, Felix'in onu bir daha görmek istemesine ihtimal bile vermiyordu.

Ama kapı açıldığında, Felix'i gördü. Kalbi öylesine sıkışmıştı ki, öleceğini düşündü.

Felix görememesine rağmen, hemşire daha Hyunjin'in yerini göstermeden doğruca o tarafa döndü. Yavaş adımlarla ilerledi. Yatağın kenarına çarptığında, bacağının acımasını umursamadı. Yatağı elleriyle yoklaya yoklaya baş kısma geldi. Omzunu tansiyon monitörüne vurduğunda da umursamadı. Sonunda tek bir kelime bile etmeden Hyunjin'in elini buldu, tuttu.

"Çok acıyor mu?" Diye sordu, fısıldayarak.

Hyunjin'in gözleri dolmuştu. "Sorun değil."

"Seni yakında normal bir odaya alacaklarmış. Refakatçi olarak kalacak kimsen yoksa... Ben kalmak istiyorum."

"Felix, konuşmamız la-"

"Biliyorum." Felix başını öne eğdi, dolan gözlerini sakladı. "Her şeyi biliyorum. Sorun değil, uzun uzun konuşacağız. Şimdi sadece iyileşmeye odaklan."

Cherry And Lavender | Hyunlix [Omegaverse] ✓Where stories live. Discover now