Bölüm 20: Yeter!

1.5K 234 203
                                    


Birkaç günün sonunda, nihayet Hyunjin'in telefonu çaldı. Uykusuz, aç ve susuz öylece oturup bekledikleri telefon çaldığında, Minho ve Hyunjin telefona doğru fırladılar.

Hyunjin hemen telefonu açtı, hoparlöre alıp masaya koydu.

"Nasılsın Hyunjin?" Diye sordu Changbin, gevşek bir sesle.

"Duymak istediğin şeyi söyleyeyim, acı içindeyim." Minho onu uyarmak için bacağına vursa da ona aldırmadı, devam etti. "Kararını verdin mi? Ne istiyorsun?"

"Seni acı çekerken görmek. Seni ve yanındaki o hain köpeği."

"Felix iyi mi? Bir şey yapmadın ona değil mi?"

"İyi, meraklanma. Gözlerinle görmek ister misin? Sana adresi göndereceğim. Bir saatiniz var, geç kalırsanız ikisini de öldü bilin."

Telefon kapandığında, Hyunjin adresin gönderilmesini beklemeden evden fırladı, Minho da onu takip etti. Adres geldiğindeyse, çoktan arabada hazır bir şekilde bekliyorlardı. Hızla yola koyuldular.

Karanlık, terk edilmiş eski bir fabrikanın ikinci katına çıkmak için merdivene yöneldiler. Rutubet ve nemden leş gibi kokuyordu içerisi. Felix'in burnu çok hassas, bu koku onu çok rahatsız etmiştir şimdi, diye düşünmeden edemedi Hyunjin.

Aç mıydı, yemek yiyor muydu, üşüyor mu yoksa korkuyor muydu, bilinmezliğin yüreğini acıttığını hissediyordu.

Sonunda büyük salona girdiler. Girdikleri gibi ikisinin de ensesine soğuk birer silah namlusu değdi. Ellerini sakince kaldırdılar, ani bir hareket yapmayacaklardı. Karşılarında birer sandalyeye bağlanmış Felix ve Jisung'u gördüler. Başlarında Changbin ve Ji-Min vardı. Changbin'in adamları, çok kalabalıktı.

"Hyunjin!" Felix, Hyunjin'in kokusunu alır almaz hareketlenmişti, ama Changbin hızlıca hareket etti, silahını Felix'in başına dayadı. Felix donmuş bir şekilde sustu.

"Dur!" Diye bağırdı Hyunjin, ellerini kaldırırken. "Dur, bir şey yapma. Geldik işte."

"Hoşgeldiniz." Dedi Ji-Min, alaylı bir ses tonuyla. "Ah sevgili eşim, seni görmek de çok güzel. Görmeyeli kilo vermişsin, sanki ayrılığımız seni çok üzmüş gibi."

"Onların bununla bir alakası yok." Dedi Minho, sert bir sesle. "Eğlendiysen eğlendin, geldik işte. Onları bırak, bizi al."

"Ama öyle eğlenceli olmaz ki." Dedi Changbin. "Gözlerinizdeki acıyı görmek... Ne kadar uzun zamandır bunu bekliyordum."

Hyunjin, Felix'den bir an bile gözlerini ayıramıyordu. Ah o görmeyen gözleri, nasıl acıyla dolmuş, parlıyordu şimdi.

"Ne istiyorsun?" Dedi sonunda Hyunjin, gözlerini bir anlığına Felix'den ayırıp Changbin'e bakarak.

"Epey bir düşündüm, sonunda kararımı verdim. Bu halini görmek istiyorum, evet, istediğim tam olarak bu. Gözlerindeki o acıyı görmek istiyorum. Hatta belki de daha fazlasını..." Silahın namlusunu, Felix'in başında gezdirerek yürümeye başladı.

Bir anlığına tetiği çekse, her şey biterdi.

"Daha fazlası..." Diye fısıldadı Hyunjin.

"Eğil!" Diye bağırdı Changbin bir anda. Arkasındaki adam Hyunjin'in dizine vurduğunda, Hyunjin dizlerinin üzerine yere çöktü. Başının üstündeki ellerini, kapaklanmamak için önüne dayadı.

"Ellerini ensende birleştir."

Hyunjin sakince dediğini yaptı. Yüzünün sağ tarafı yerle buluşurken, dizlerinin üstünde, ellerini ensesinde birleştirti.

Cherry And Lavender | Hyunlix [Omegaverse] ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin