Bölüm 25: İmza Günü

1.6K 215 144
                                    


 ⁠❥⁠ 

Ama her şeye rağmen iyileşiyor insan
Tüm yaraları sarıyor zaman
Ve tüm fırtınaya rağmen bir şekilde geliyor bahar
Bir şekilde açıyor çiçekler, yeşeriyor ağaçlar.
Çünkü umut yaşatıyor insanı.
Gösterir hayatın hala yaşamaya değdiğini
Ya da yaşamak zorunda olduğunu.
Korkak insanlar acılardan kaçar.
Bırakıp da sevdiğini.
Oysa savaşmak, cesur insanların işi
Zayıf olmasına rağmen, yüreği büyük insanların;
Ben gibi, sen gibi.
Öyleyse kalıp savaşalım sonuna kadar ki,
Boşa gitmesin bunca yıllık keder.
Çünkü çoktan ağlarını ördü kader
Yazılanı yaşarken, keyif almalı.
Olmuyorsa zorlamadan, anı yaşamalı.
Çünkü bilirsin, her yağmurdan sonra
Mutlaka açmalı güneş, görünmeli gökkuşağı.

⁠❥⁠

Günler geçti. Yaraları iyileştikçe, daha da güzelleşti gülüşleri. Ellerindekilerin değerini öğrendiler. Sevdiklerine sarıldıkları bu zor zamanları, beraber atlatmayı öğrendiler.

Mesela Minho, sevmeyi zaten biliyordu ama bunu göstermeyi öğrendi. Öfkesini kontrol etmeyi, bu kadar sinirli olmamayı öğrendi zamanla. Bir yandan biricik kardeşine değiştiğini gösterirken, onu her gün arayıp sorarken, öbür yandan buz tutmuş kalbini eriten birisiyle tanıştı. Yeni tanışmamıştı pek tabi...

Kısa zamanda Jisung'la aralarında oluşan uyum, zamanla yerini ten uyumuna bıraktı. Önce temkinli, adım adım ilerliyorlardı ama ateşle barut yan yana geldiğinde, alev almaması çok zordu. Ve bunu Felix'in keskin burnundan kaçırmak, işte bu imkansızdı. Minho ve Jisung'un beraber uyandıkları ilk sabahlarında, Jisung'un üzerinde abisinin feromonlarını aldığında, hemen anlamıştı. Onlar için çok mutluydu. Hatta Jisung'u görmek için şimdi daha çok bahanesi vardı, buna da mutluydu.

Chan ve Seungmin, zaman içinde toparlamışlardı. Eskisi gibi Hyunjin'in hayatından çıkmadan, bu sefer daha ortak bir hayatla devam etmişlerdi. Seungmin neredeyse 4 aylık hamileydi, her şey yolunda gidiyordu. Eşiyle el ele, yeni dostlarıyla hoş vakitler geçiriyordu. Büyüyor, güçleniyorlardı. Yaşadıkları bu acı, onları da değiştirmişti. Başta çok korksalar da, şimdi her şey, harikaydı.

Hwasa da kardeşinden daha fazla ayrı kalamamıştı. Çektiği vicdan azabı diğerlerine göre daha zor olsa, hep dışarıda kalsa, tek başına ağlasa da, Hyunjin onu kabul edip sarıldığında, onun için de daha fazla üzüntü yoktu artık. O da ailedendi, uzun zaman sonra bunu çok net hissediyordu. Tek başına geçen acı dolu onca yıldan sonra, bir aileye ait olmak, huzurlu hissettiriyordu.

Ve Felix... O da iyileşiyordu işte. Zaman geçtikçe toparladı. Kitabını bitirdi, hayat rutinine geri döndü. Hatta, mutluydu. Sevdiği, abisi, en yakın dostu, hayatına yeni giren arkadaşları, önceden hissettiği o derin yalnızlığı hiç hissettirmiyorlardı. Bebeğini kaybetmiş olmanın acısı bile, artık canını o kadar yakmıyordu. Çünkü şimdi büyük, hayır, kocaman bir ailesi vardı. Her istediğinde dışarı çıkacak birisini buluyordu. Bir şeye ihtiyacı olduğunda seferberlik ilan ediliyor, herkes ona biricik kardeşi, biricik dostu gibi davranıyordu. Ekibin prensesi olmak, Felix için hayal edilemeyecek kadar güzeldi.

Evet, Felix onca acıdan sonra, yavaş yavaş yeni bir hayata başladı. Ve bu hayat, hayal edebileceğinden bile daha güzeldi.

⁠❥⁠

Minho, Hyunjin, Jisung, ve Hwasa, salonda oturmuş sabırsızlıkla Felix'in gelmesini bekliyorlardı. Bugün onun için özel bir gündü. Felix'in yaşadığı korkak hayatında, belki de en cesur davranacağı gündü.

Cherry And Lavender | Hyunlix [Omegaverse] ✓Where stories live. Discover now