Bölüm 5: Yılların Kini

2K 248 134
                                    

"Savaş varsa barış da vardır.

Zafer varsa yenilgi de kaçınılmazdır.

Hem zaferim, hem de yenilgim...

İşte böyle bir adam sevdim ben,

İşte böyle bir adama yenildim ben..."



Barut Reis'den...

8 Yıl Önce Düğün Günü


Bir kadının sevdası da ayrıdır nefreti de.

Ben bugün bir kadının nefretini kazanıp, sevdasını kaybettim.

Çiğdem'in beni son ana kadar beklediğini ve geleceğimi umduğunu biliyordum. Onu yarı yolda bıraktığımı düşünüyordu. Ona ihanet ettiğimi. Oysa ben yalnızca ölüm istemiyordum. Bana yükledikleri şey benim ölümüm değildi. Bana yükledikleri şey ölümdü. Deva'ya o gece reddet demiştim. Bencillik yaptığımı düşünüyordu. Ölümü onun vicdanına attığımı düşünüyordu çünkü beni tanımıyordu.

Ölümü onun vicdanına atmamıştım. Ondan itiraz etmesini istemiştim çünkü savaşacak bir şeye ihtiyacım vardı. Deva evet derken hayır diyemezdim. Bu adamlığa sığmazdı. Eğer onu bırakan, hayır diyen ben olsaydım Deva'yı reddeden ben olurdum. Onun canı yanardı. Bana demezlerdi zehir kokan sözlerini. Deva'ya söylerlerdi. Ne kusuru vardı da istemedi adam acaba? Elinde de tutamadı ki bak ilk fırsatta başkasına gitti. Kadın kısmı yapar yuvayı yapamamış ve daha söylemeyi bir kenara bıraktığım düşünmeye içimin acıdığı kelimeleri Deva'ya yüklerlerdi. Ben mi ne olurdum? Ben o sırada sevdasına sahip çıkan o adam olurdum. Çiğdem'i bırakmadığım için yürekli olurdum. Bırakan ben olurdum acıyı çeken Deva. Kusur hata benim olurdu ama sözlerin hedefi Deva olurdu.

Bu olsun istemedim. Bencil olmasını istediğimde belki de beni anlamıştı ama anlamak istemedi. Çünkü bencil olamayacak kadar vicdanlı bir kızdı.

Abimin omuzlarıma bıraktığı yükün bedeli ağırdı. On yedi yaşında bir kızın karım olmasına neden olacak kadar ağır. Deva, kendine has bir kızdı. Durgun bir deniz gibi duruyordu ama değildi. Öfkesi yakardı, yıkardı, bir yangını diğerine katıp felakete sürüklerdi. Deva Hasret, güzel sevilirdi ama daha küçüktü. Yaşı on yediydi. Hayalleri olmalıydı. Okumak gibi, mesleğini eline almak gibi, kendi ayaklarının üzerinde durmak gibi. Onun gibi bir kadının hayatında bunlar olmazsa olmazdı. Attığı her adımda, baktığı her bakışta belli oluyordu bu hali.

Küçük dağları ben yarattım değildi bu tavırları edaları ama. Buradayım. Varım ve kendimi biliyorum. Kim olduğumun farkındaydım. Beni sadece ben yenebilirim. İşte tam olarak böyleydi bende bıraktığı hisler. Aşağıda çalan kemençe ve tulumun sesi içimi karartıyordu. Çaldığı her an bana buradan gittiğimde olacakların haberini veriyordu sanki.

Gidecektim.

Deva'yla evlenmeyi ilk kabul ettiğim gün gitmeye de karar vermiştim. Burada kaldığım sürede gittiğimden daha çok canı yanacaktı. Bu gece bana kızacaktı hatta benden nefret edecekti ama ileride duyduğu cümleleri duymadığında beni anlayacaktı ya da zamanı gelip de o hayallerinde ki güçlü kadın olduğunda karşımda durduğu zaman konuştuğumuzda beni anlayacaktı. Ona tek tek nedenlerimi anlatıp hayatını ellerine verecektim.

SürmeneliWhere stories live. Discover now