2 | 20. Bölüm: "Hisler Arafı"

22.8K 2.1K 2.5K
                                    

2. KISIM

Hepiniz hoş geldinizzz

Buraya başladığınız gün ve saati alalım.

Nasıl hissettiğiniz de buraya. (Bölüm sonunda yeniden sorulacaktır.)

Hepinize keyifli okumalar dilerim. Bolca yorum yapın olur mu? Gece satır aralarında gezerken hepinize rastlamak istiyorum. Ne çok fazla olursak o kadar keyifli bir yolculuk olacaktır :)

Yıldızımıza da basmayı unutmayın lütfen.

**

Kersera'daydım. Sırtımı ağaca yaslamış, dizlerimi uzatmış bir şekilde oturuyordum. Dizlerimin üstünde yatan biri vardı. Kızıl saçları etrafa saçılmış, yeşil gözleriyle yağan karı aynı benim gibi izleyen Yakira'dan başkası değildi bu.

Parmaklarım saçları arasında dolanıyordu. Dışarıdaki soğuğu hiç hissetmiyor gibiydik sanki. "Uzun zamandır yalnızdım burada, biraz daha böyle devam etseydi kafayı yiyebilirdim," diyerek kıkırdamaya başladı. Mutluydu ve bu gözlerinin içinin gülmesine neden oluyordu. Ben de gülümsedim.

Ona bakarken içimde hissettiğim güven duygusu fazlasıyla baskındı. Burada sadece ikimiz vardık. "Rahatsız olmazsan bir şey sorabilir miyim?" diye sordum çekine çekine.

"Tabii, sor." Kafasını bana çevirerek yanıtlamıştı.

"Neden buradasın?" dediğimde gülümsemesinin an be an solmasına şahit olmak içimdeki vicdan azabını harlamıştı. "Cevaplamak zorunda değilsin," dedim hızlıca. "Sadece..." Kendimi açıklamaya çalışırken lafımı keserek, "Sorun değil," dedi anlayışlı bir şekilde. Bacaklarımdan kalkarak dikleşti ve hemen yanıma oturdu. Aynı benim gibi bacaklarını uzattı. Vücudumu ona döndürdüm ben de.

"Onların yaptıkları şeyler hoşuma gitmiyordu. Onlar da beni buraya tıkmayı tercih ettiler," dedi bir çırpıda. Son cümlesinde omuz silkmesi onları o kadar da ciddiye almıyormuş gibi hissettirmişti. Ellerini saçlarından geçirerek kendince şekil verirken gözlerini önündeki kar yığınına sabitledi. Dudaklarını ıslattığında, "Annem desen tıpış tıpış gelip bıraktı beni ve gitti," dedi ve gözlerini benimle buluşturdu. Olay bundan ibaret dercesine zorla tebessüm ettiğinde kafamı salladım.

"Pekala," dedim sondaki a harfini uzatarak. "Seni diğerlerinden ayıran gücün ne peki?" Bunu sormamı beklemediğini biliyordum çünkü bana bundan hiç bahsetmemişti. Önce kaşları havalandı. Ardından lafı çevirmemeyi tercih ettiğinde keyfi yerine gelmişçesine gözleri parladı. Böbürlenerek dikleştiğinde, "Çok önemli bir şey değil ya..." dedi. "İnsanları tablolara hapsedebiliyorum falan." Geçiştirerek söylediği şey üzerine benim gözlerim büyüyerek ona bakmaya başlamamla kahkaha atmaya başladı.

"Nasıl oluyor bu?" diye sordum şaşkınlıkla. "Ruhları çalabiliyorum." Bir çırpıda söylediğinde bana daha da yaklaştı. "Ve kanımca benden korktukları için uzaklaştırdılar. Onların aciz ruhlarını çalma potansiyeli olan birini neden yanlarında tutsalardı zaten değil mi? Hepsiyle aram kötü olunca beni Lilith'e şikayet etmiş olmalılar."

Cümlesini bitirip tatlı tatlı gözlerini kırpıştırdığında zaten bu konunun üzerinde günlerce düşündüğünü ve olan şeyleri artık kabullenerek dalgaya vurduğunu anladım. Korunma mekanizmasıydı bu tavrı.

Ayak uydurdum ben de ona. "Aykırı olmayı bilirim. Bir yandan da iyi ya, saçma sapan kişilerle uğraşmak zorunda kalmıyorsun," dediğimde beni onayladı, "Kesinlikle."

22 | GECENİN SANRISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin