1.6

15 6 21
                                    

XII

"Oda servisi!" Kapının arkasında Atlas vardı. Elinde bir tepsi, yüzünde gülümsemesi. Üzerimdeki tüm mahmurluk pılını pırtını topladığı gibi atladı, paytak adımları ile açık camdan tırmanarak kendini karanlığa bıraktı. Atlas'ın enerjisi çevresine yayılıyordu.

"İyi akşamlar, uyandırmadım umarım?" Elinde taşıdığı tepside üzerinde dumanlar yükselen bir fincan ve ceviz içi dolu minik bir kâse vardı. Bir an için sipariş verip vermediğimi düşünerek kaşlarımı çattım.

Tam zihnimin cevap verdiği anda o da kafa karışıklığımı gidermek istercesine konuşmuştu. "Papatya çayınızı getirmiştim, uykunuzda yardımcı olması için."

Papatya çayı, doğru ya.

Gözlerim tekrar ceviz kâsesine kayınca bana doğru hafifçe kaldırarak "Cevizin uyku getirebilen besinler arasında olduğunu okumuştum, belki faydası dokunur diye düşündüm."

Bazen beynimde bir duraksama sezerdim. İçerideki makine her neyse artık, duruyordu sanki. Fazla çalışmanın bindirdiği yükten ya da yeteri kadar kullanılmayan bir bölümün pasından sebep mi dersiniz, takılıyordu. Duruyor ve ardında makine sesini alıp geriye büyük bir uğultu bırakıyordu.

O an hikâyeler uydurma gücüm benden çalınırdı ve bu bedenimde panik yaratan bir yan etkiye sahipti. Çünkü ne diyecektim? Normal bir birey bu sohbeti nasıl ilerletirdi? Minik, kibar kelimeler nelerdi?

Zihnimin kelime bölgesine iletişimim kısıtlanmıştı. Hikâye uyduramıyorum. Ona herhangi bir cevap veremiyorum. Cevize alerjim var diyebilirdim mesela. Ceviz bahçemiz var diyebilirdim. Cevizlerin beyine benzemesinin sebebi aslında beynimizin ilkel zamanlarda cevize benzemesi olduğunu biliyor muydun diyebilirdim.

Ya da yalnızca teşekkür edebilirdim.

Ama hayır. Bir aptal gibi sustum çünkü beynim ansızın kapanmayı seçmişti.

"Uyandırdım sanırım," dedi Atlas yüzümdeki ifadeyi anlamaya çalışan bir bakışla, başını hafifçe eğmiş, yüzümü net görebilmek adına dizlerini kırdığı da gözümden kaçmamıştı. Dudaklarında bu durumdan eğlendiğini gösteren bir gülümseme de vardı ama bunu bir saldırı olarak almadım.

Bakışlarım odağını kaybetmişken ve yüzü bana biraz daha yaklaşmışken tak. Tekrar harekete geçmişlerdi. Bedenim bu ani geri dönüş ile irkildiğinde Atlas geri çekildi, boğazını temizledi ve tepsiyi sarsmasının etkisiyle çayı dökmemek için biraz mücadele etti. Ardından bana uzattı. "Umarım işe yarar."

"Uyandırmadın aslında," dedim birkaç saniye öncesinde kalan cümlesine cevaben. "Boş boş yatmaktan beynim uyuşmuş. Kusura bakma."

Anlayışla başını salladı.

"Tamamen aklımdan çıkmıştı," diyerek tepsiyi işaret ettim. Geriye çekildim ki içeri girebilsin. Oysa sadece elinden alabilirdim de.

Uzun birkaç adımla içeri girerek tepsiyi yatağın yanındaki komedine bıraktı. Kapı kenarından ayrılmama fırsat vermeden tekrar gelmişti bile. Eşikte kalarak bana dönerken bir eli mide-sinin üstünde duruyordu. "Umarım işe yarar. Sonucu duymak için sabahı bekliyor olacağım."

Cevap vermeme fırsat olmadı, eğildi ve son kez gülümseyen gözleriyle bana bakıp koridorda kayboldu. Boş koridoru izledim. Başka neler söyleyebilirdim de o hemen ayrılmazdı diye düşünüyordum şimdi. Nasıl bir hikâye ilgisini çekerdi acaba.

Beni tekrar odama iten şey karşıdaki kapının aralığında duran tek bir gözdü. Yüzün kalanını göremesem de sert bir çehre olduğunu anlamam için bakışlarla göz göze gelmem yeterliydi.

"Bir sorun mu vardı?" dedim.

Kapıyı kapattı.

XIII

Kimlik kafa karıştırıcı bir durumdu. Gerçekten, bir insan nasıl kendini tanırdı ki? Ben buyum! Emin bir şekilde söylemek nasıl da tuhaf hissettiriyor. O kadar his varken, deneyim ve yaşanabilecek ihtimaller, nasıl kesin bir çizgide kesiliyoruz, anlayamıyorum. Kurgusal karakterler için bu kolaydı tabii, kalıplarını ben belirlerken neden kimlik bunalımı yaşasınlardı ki?

Ben eylemlerimin bir anlamı olduğuna hiç inanmadım. Düşüncelerimin bir şey ifade ettiğini bile düşünmüyorum. Hangi duygular gerçekten hissettiklerim hangileri mecburi, öğrenilmiş bir dışavurum nasıl ayırt etmem gerek?

Çoktan yaşamlarının sonuna ulaşmış insanların karar verdikleri doğru ve yanlışlara, takıntılarına ve düzenlerine göre yönlendirilerek büyütülmüş bir birey olarak hangisinin gerçek ben olduğundan nasıl emin olacağım?

"Karakterlerinin hep kimlik bunalımları var, farkında mısın?" demişti Menes'in Üzümlü Kurabiyesi isimli bir okurum. Gerçek ismini hala bilmiyordum.

"Ne demek istiyorsun?" dedim şaşkınlıkla. Gerçekten de o an neyden bahsettiğini anlamamıştım. Birbirlerinden farklı hayatları olan, farklı kararlar veren ve oldukça farklı uçlara sahip karakterlerdi yazdıklarım. Nasıl aynı soruna sahip olabilirlerdi? Üstelik ben onların kim olduklarını gayet net bilirken.

"Bir noktada hikaye başlıyor ve biz hayatlarının ortasında dahil oluyoruz. Yaşamlarını o raddeye kadar bazı seçimlerle sürdürmüşler, evet ama içlerinde hep bir boşluk taşıyorlar.

"Sürekli bir şeyin eksikliğinden yakınıyor, macera ona gelip çattığında bile kendilerinden emin değiller, sürekli bir sorgulama içerisindeler. Böyle önemli bir görev benim olamaz diyorlar ya da çevresindekilere, daha net olduğunu düşündükleri o üstün kişilere yardımcı olmak için ellerinden geleni ardına koymuyorlar ama konu onların öncülüğüne gelince geri çekilerek hayır diyorlar, ben aradığınız kişi olamam çünkü ben kimim bilmiyorum!

"Oysa orada işte. Seçimlerinde, karar alırken ona yanlış ve doğru hissettiren mide bulantılarında ve ferahlık hissinde. Arkadaşları için fazladan bir parça et vererek kendi yemeklerini bölmelerinde. Bunların hiçbirini görmüyorlar çünkü çıkmaları gereken en önemli yolculuğa hiç çıkmamışlar: Kendi içlerindekine. Sonunda hikâye oraya varıyor tabii, birbirlerinden çok farklılar yine de hepsi benliklerini sorguluyor nihayetinde."

Ben cevap vermeyince omuz silkerek "Dikkatimi çekti sadece," dedi kelimeleri yudumlamak üzere olduğu kahve bardağının içinde kaybolurken.

İlgilenmediğimi falan düşündü herhalde. Oysa o günden beri kafamın içinde dönüp duruyor ve yazarken karakterlerimin daha çok farkına varıyorum. Gerçekten de kimlik bunalımları yazıyorum.

Aradaki fark, ben onların kim olduğunu biliyor ve günün sonunda bunu onlara da öğretiyorum.

Kimse benim için bunu yapamaz.

Kimse benim için bunu yapamaz

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
hiçin umuduyla her şeyin umutsuzluğuWhere stories live. Discover now