6- AVM

1K 114 18
                                    

Tırnakları dizinin altındaki şişliği kaşırken gözleri doluydu Ali'nin. Zorlukla girdi annesinin yanına. Odadaki ince sedirin üstünde Kuran okuyan güzel annesine baktı. Kadının öyle hoş bir sesi vardı ki her konuşması tecvitle okunan dualar gibi gelirdi Ali'ye.

Hemen fark etti Ali annesinin Tebbet süresini okuduğunu. Yaşı küçüktü okumak için ama çok dinlerdi annesini. Yavaşça yanına gitti, kulak verdi kadına.

'Lehep'in elleri kurusun' diyordu surede. Ellerini kaldırdı. Dolan gözlerinden avucunun içindeki şişlikleri net göremiyordu. 'Zaten kurudu da.'

Kadın Kuran'ı kapatıp oğlunu kucağına aldı. "Ne oldu Ali'm?"

"Ben Lehep miyim?" dedi bir yandan ağlayıp bir yandan avuçlarını annesine gösterirken. "Allah beni cezalandırdı mı?"

Oğlunu korkutmamak için gülümseyip ela gözlerinden öptü çocuğu. "Hiç olur mu öyle şey?"

"Ama bak, ellerim kuruyor." diye sızlandı. Canı yanıyordu. "Benim dışımda kim böyle ki? Bütün çocuklar normal. Sende normalsin. Hiç acı çekmiyorsunuz. Allah ceza vermek için beni böyle yaptı ama ben ne yaptım?"

Oğlunun önüne düşen saçları anlından çekti anne. "Çevremizde yok diye yalnız değilsin ya. Elbet vardır. Hastalıklar da ceza olsun diye değildir. Allah haşa Hz. Eyyub'ü sevmiyor muydu?"

Vücudunda kurtlar çıktığını biliyordu o peygamberin. Yine de sordu. "Benim dışımda kimin elleri böyle ki?"

Kısa bir süre düşündü anne. Gözlerini kıstı, sonunda aklına gelen şeyle gülümsedi. Bir kez de gözlerinden öptü çocuğu.

"Kudüs nerede biliyorsun değil mi?" diye sordu. Başını aşağı yukarı salladı Ali burnunu çekerken. "Bundan çok zaman önce de Kudüs şimdilerde olduğu kadar önemliymiş. Her dinden büyük kral orayı istermiş. Özellikle de Selahaddin Eyyubi diye bir adam. Öyle ki artık Kudüs diye uyanır, Kudüs diye uyurmuş. Ancak dedim ya, bu bölgeyi herkes istermiş. Hristiyanlar için de önemliymiş. Mesela genç bir kral için."

Ali her zaman annesinin anlattığı masalları severdi. Kucağında daha rahat bir pozisyona geldi annesinin. Merakla sordu. "Kimmiş o genç kral anne?"

"Bu kral, çok garip bir çocukluk geçirmiş öylesine bir kralmış işte. Küçükken, oyun oynamak için arkadaşlarıyla birbirini döverlermiş. Herkes ağlarmış ama o genç kral hiç hissetmezmiş. Hocası fark etmiş bu durumu. Ailesine söylemiş. Yavaş yavaşta yaralar çıkmış vücudunda zaten. Saklanılmazmış.

Herkes en fazla 13 yaşına kadar yaşar demiş. Çünkü durumu ağırmış. Ağrıları çokmuş. Yine de yaşamış. Babası ölmüş, tek oğul olduğu için krallık kuzenlerine gidecekmiş, bir şekilde kendi çıkmış tahta. Çok bilgiliymiş.

Sonra 16 yaşındayken Haçlı seferlerini yönetmiş. Hemde bizim Eyyubi'yi yenmiş biliyor musun? Aynı senin gibi ağrılar çektiği hâlde."

Ağzı açık dinledi annesini Ali. "Ama ben ağrıdan hareket bile edemiyorum. O nasıl yapmış?"

"Bilmem. Çok zeki ve inançlıymış herhalde. Çünkü ordusu da sayıca azmış."

Hayretle baktı ellerine Ali. O sırada annesinin kulağına yakında patlayan bomba sesleri geldi. Daha da sıkı sarıldı oğluna. Savaşın ortasında bu çocukla bir başınaydı.

"Bende çok zeki olacağım. Ağrım bile olsa çok güçlü olacağım anne. Seni ve kardeşimi koruyacağım." dedi. Sonra daha yüzünde çıkmamış, ama içten içe ağrıyan yanaklarını ovdu. Annesine belli etmedi ama yanaklarında da çıkacağını biliyordu yaraların. "Bir de çok yakışıklı olacağım." dedi gülerek. Annesi de güldü oğluna. Bomba sesleri yüzünden huzursuzdu.

Kod Adı: LEHEPNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ