21-

217 31 13
                                    

∆∆∆

Ellerimi saçlarıma geçirmiş, köklerini çekiştiriyordum. Boğulmamak elde değildi. "Gördün mü?" dedim belki de kırkıncı kez. Aşağı yukarı salladı başını.

"Gördüm."

Benim titreyişlerimin aksine o rahatça oturuyordu yerinde. İzliyordu şoförü. Madem gördün neden bu kadar sakinsin ulan?!

"Nerede çocuklar?"

"Arkadaki arabada."

"Neden bizle değiller?" diye sordum bu hâline inanamayarak. "Neden orayı havaya uçurmadık? Niye sadece iki kişiyi aldık?"

Yoldaki gözlerini yavaşça bana çevirdi elaları ışıl ışıldı. "Pişman mısın geldiğine?" Soruma soruyla karşılık vermesinden nefret ediyordum.

"Silahınla onları deş demediğim için pişmanım."

"İyi ki dememişsin." derken gömleğinin üst düğmelerini açıyordu. "Hanımın lafı emirdir, sorgulanmaz diye şarjörü harcardım ve oradan ölümüz bile çıkmazdı."

Omzundan çekip dizlerime yatırdım başını. Zengin arabası büyüktü tabii ama yine de iki büklüm kalmıştı Ali. "İçeride senden nefret ettim."

"Bende kendimden nefret ettim."

Kısa saçlarını karıştırırken eğildim yüzüne, pürüzlü yanağını öptüm. "Şimdi öldürelim onları."

"Şimdi değil. Şu an sadece topluyoruz."

"Ama bütün çocukları ikişer ikişer toplarsak dikkat çekmez miyiz?"

İki yana salladı başını gülerken. "Daha önce çok kez çocuklar olmadan çıktım oradan. Bizim işimiz çocukları toplamak değil Mahfer'im. Şu an içeride biri var mı diye baktık. Şu gri gözlü adamın timi yakalayacak adamı, depoya götürecekler. Hepsi bittiğinde biz öldüren kişi olacağız."

"Neden onlar topluyorda biz öldürüyoruz?"

"Çünkü tüm dünyadan en iyi iş adamları, siyasiler, oyuncular gidiyor o restoranda. İşi Türk askerleri temizlerse büyük olay çıkar ülken için. Benim de bu kadar insanı toplamam hem çok uzun sürer, hemde elimde hiçbir görüntü ve kanıt yokken öldürmem insanların gözündeki Lehep'i zedeler. Destekleyenler de var beni, onların gözündeki konumum düşmemeli."

Şimdi az çok anlıyordum işte. Kafasını öpüp saçlarıyla oynamaya devam ettim. "O çocuklar ne olacak? Kızlar?"

"Time vermeye gidiyoruz şu an."

"Daha önce hangi kadınla geldin?"

"Sahra'yla."

Konuşma kesilirken kapattı ela gözlerini. Telefonuma bildirim geldiğinde küçük, siyah çantadan çıkardım. İçeri telefonla girmek yasak olduğundan arabada kalmıştı.

Akif ya da Batı diye bekliyordum ancak Süleyman'dandı.

S: Eğer Türkiye'deysen mutlaka görüşelim. Şimdilik Ali'ye haber verme. Önemli.

Kaşlarım çağrıldığında göz göze geldim Ali'yle. "Kimdi?"

"Batı. Eve gelip gelmeyeceğimi sordu."

"Saat iki. Gelecek olsan gelirdin herhalde. Salak o çocuk." dediğinde anlına vurdum elimin ucuyla.

"Arkadaşıma yalnızca ben öyle diyebilirim." dedim bir tur da vurduğum yeri öperken. Hemen de pişman olmuştum. Yerdim ben bu adamı. Yer, sıçmazdım. Öyle bir şeydi bu.

Yüzünü mıncırmamdan kurtulmak için bileklerimi tuttu ama bana neydi? Daha da sıktım yanaklarını. Ağzımdan istemsizce "Oyy... Ayy..." lar çıkıyordu. "Yerim de yerim, paşamsın sen lan sen benim."

Kod Adı: LEHEPWhere stories live. Discover now