11- Ortak

650 51 12
                                    


∆∆∆

Kendimi yana çevirdiğim anda Ali göğsünü sırtıma yaslamıştı. Başım bir kolunun altındayken diğer kolu benim kolumun altından geçiyordu. Sıkıca sarıldığı için hareket etmem mümkün değildi. Dizi iki bacağımın arasında kaldığından tamamen kitlenmiştim.

Komodinin üstünde iki telefon vardı. Benimki önemli değildi ama hemen yanında Ali'ninki göze çarpıyordu. Çok savaş vermiştim içimde ama yapacak bir şeyde yoktu. Yukarıda kalan kolumu kaldırıp uzandım komodine. Telefonu elime alıp sakince çekerken bir hareketlilik oldu arkamda.

Sıkıntı yoktu. Sadece başını daha çok gömmüştü saçıma.

Ekranı açtığım an şifreyle karşılaştım. Tamam, bu beklenilirdi. Uyandırmamaya çalışarak üstüne başımı koyduğum koluna eğildim, işaret parmağına tuttum telefonun yanını. Açılmadığında bu sefer baş parmağına baktım. Sonuç başarılıydı.

Ana ekran dikkatimi çekti önce. Market reyonundaki bendim. Yanaklarım iki yana çekildiğinde, başka bir hareketlilik daha vardı. Ali karnıma sarılmış kolunu kendine daha çok çektiğinden, iç organlarım çıkmıştı. Adamı hiç spor yaparken görmemiştim ama harbi kuvveti yerindeydi demek ki.

Oyalanmadan mesajlara girdiğimde en üstte Sahra vardı. Tek anladığım buydu. Onun dışında tüm konuşmalar Farsça olduğundan kelimeler anlamsızdı.

Kendi telefonuma kısa bir bakış atıp ona uzandığımda, kendikimi açmam zaman almamıştı. Kamerayı açıp mesajları çekmek, uygun bir zamanda Google çeviri kullanmaktı niyetim ama başaramadım.

Ali yavaşça başını kaldırdı, bende onun ekranını kapatayım derken yüzüme düşürdüm kendikimi. Acıyla bir çığlık çıktı ağzımdan. Uykusu daha da dağılmıştı.

"Ne yapıyordun öyle?" diyip telefonuna uzandığında izin vermedim, tuttum bir elimle onun telefonunu, bir elimle kendikimi. "Saate baktım."

Boynumu öpüp geri çekildiğinde gülümsedim. "İki telefondan da mı bakıyorsun?" dedi. "Benimki gece yarısını gösteriyor. Yanlış. Değiştirmiştim oyunda kutu alabilmek için. Günlük kutular var ya..."

Anlıma başka bir öpücük kondurdu, zaten uykudan kısık duran gözleri daha da kısılmıştı gülümsediği için. "O telefona dokunmadan birkaç dakika içinde ne yaptığına bakabilirim, biliyorsun değil mi?" sorusuyla kaşlarımı çattım.

Nasıl?

Sorumu duydu. İşaret parmağı odadaki kapağı açık unutulmuş dolaba kalkığında, bilgisayar net bir şekilde gözüküyordu. Kaşlarım daha da çatıldı. "Güvenmiyor musun bana?" diye sordum. Tamam, ben sana güvenmiyor olabilirim ama haklı sebeplerim var. "Saate baktım diyorum ya Ali. Niye yalan söyleyeyim?"

"Yok söylememişsindir zaten. Kaçmış saat?"

Evet... Saat kaç Mahfer?

"Bakamadım ki. Korkutuyorsun insanı." dediğimde kapattığım ekranı açtım. Neyse ki elimi okumuyordu. Sadece saat gözüküyordu ekranda. Beşi yirmi yedi geçiyor. Bizde bayağı uyumuşuz hani.

"Versene telefonumu." dedi gülerek elini uzatıp. Bak, biliyor bir iş karıştırıyoruz, eğleniyor bizimle. Bir şey demedim. Sadece yüzüne baktım bir süre. O da keyifle bekledi beni. Sonunda "Şifrem 12345." dediğinde kaşlarımı çattım.

"Bu kadar klişe bir adam olamazsın." dedim dayanamayarak. "Polisler tarafından aranan bir seri katilsin ve şifreni 12345 mi yaptın gerçekten?"

Benden çok daha rahattı. Yüzüme bakmak için kaldırdığı kafasını tekrar yastığa indirdi. "Polisler tarafından aranmıyorum Mahfer."

Kod Adı: LEHEPWhere stories live. Discover now