14

1.3K 66 22
                                    

"Gözlerinin kahvesinden koy ömrüme,
Kırk yılın hatırına 'sen' kalayım."
      ~Cemal Süreya

*****

Yazardan

Mert hem heyecanlı hemde stresliydi. Bugün Umay'a açılacaktı. Artık açılmalıyım askeriz biz ölümün ne zaman geleceğini bilmiyorum diyordu günlerdir içinden. Umay time geldiğinde vurulmuştu ona. Gülüşü ve sesi içini ısıtmıştı Mert'in. Bazen gülüşüne takılıp kalıyordu. Ömrünün sonuna kadar gülerken oluşun o çukurlarda yaşayabilirdi Mert. İki yıldır aşıktı Umay'a.

Umay daha yeni time gelmişti. Aybüke komutanları Umay'ı timle tanıştırmak için geldiğinde kafasını kaldırıp gördüğü gözlerde boğulmak istedi. İlk görüşte aşka inanmazdı. Aşktan da umudu yıllar önce kesmişti. Sevdiği kız en yakın arkadaşıyla aldatmıştı onu. Çok zor atlattı olanları. O olaydan sonra da aşka sırtını çevirdi ta ki Umay'ın okyanus gözlerini görene kadar. Şimdi ise onun için uğruna öleceği, canını hiç tereddüt etmeden vereceği üç şeyi vardı. Biri atalarının emaneti vatan, ikincisi Umay, üçüncü ise tim arkadaşları, kardeşleri.

Dakikalardır düşünüyordu. Arasam mı, mesaj mı atsam. Bir türlü karar veremedi. Onun bu halini gören Emre olaya el atmakta buldu çareyi. "Kardeşim at mesajı çağır bir cafeye söyle içindekileri kaç saattir zırlıyorsun burada" doğruydu zırlıyordu 'ne desem', 'arayayım mı', 'mesaj mı atsam', 'gelir mi lan acaba', 'ya o bana bir şey hissetmiyorsa' diye. Emre sabır çekiyordu.

En sonunda bütün cesaretini toplayıp mesaj atmaya karar verdi.

Okyanus gözlü Asena'm: Umay eğer müsaitsen meydanda ki cafeye gelir misin. Seninle önemli bir konuda konuşmak istiyorum.

Mert 🤍: Olur, bir saate orada olurum.

Umay'dan gelen cevapla neredeyse kalkıp göbek atacaktı Mert. Kalbi çok hızlı atmaya başladı. Umay'ı görecek olmak bile onun kalbine zarardı. Seviyordu işte onu, içi gidiyordu bir bakışına, bir gülüşüne.

Mert için en zor kısım asıl şimdi başlıyordu.

Umay ise evde öylece oturuyordu. Mert'ten gelen mesajla kalbi dur durak bilmeden atmaya başladı. İki yıldır tanıyordu Mert'i. Ona karşı hissettiği şeyler olduğunu ise bir yıl kadar önce Mert bir operasyonda yaralandığında anlamıştı ama hep çekinmişti söylemeye.  Hissettiklerini ilk Aybükeye açmıştı. O da biliyordu Mert'e de söylemesi gerektiğini çünkü askerdi onlar bugün varlar yarın ise şehit olabilirlerdi. Bilinmezlikti onların geleceği. Ama artık umrunda değildi söyleyecekti. Ne olursa olsun sonucunda Mert ona bir şeyler hissetmiyorsa bile o söyleyecekti. Ya hissediyorsa Mert'te ona bir şeyler işte o zaman mutlu olmak için ellerinden geleni yapacaktı. İkiside hak ediyordu mutlu olmayı.

Hazırlanmaya başladı. Gardrop'unun önünde dakikalardır kıyafetlerine bakıyordu ne giysem diye. En sonunda mavi bir elbise giymeye karar verdi.

Elbiseyi giydikten sonra aynada kendine baktı. Mavi elbise gözlerini ortaya çıkarmıştı. Saçlarını düz kullanmayı sevdiği için salık bıraktı. Pek makyaj insanı da değildi hafif bir şeyler yapıp ayakkabısını da giyip evden çıktı.

Mert hemen hazırlanıp cafeye gelmişti bile. Eğer Umay ondan bir dakika bile önce gelse bekletmiş sayacaktı kendini ve o bunu istemiyordu. Oturdu masalardan birine etrafına baktı. Mesleki deformasyon. Masanın altına kalan bacakları titriyordu.

Yarım saat geçti. Cafe'nin girişinden sadece Mert'in gözünden bakanların görebileceği bir melek girdi. Umay çok fazla mı güzel olmuştu. Bu güzelliği başına belaydı.

ASENA VE BOZKURTحيث تعيش القصص. اكتشف الآن