28

856 47 0
                                    

Türksün ki görecek davan var cihanda, susarsan soracak elbet Tanrı 'ne yaptın o asil kanla?'

****

Aybüke'den

Karargah'tan çıktıktan sonra Emre'yi hastaneye göndermiş bizde evlere dağılmıştık. Bilge ise karargahta kalmıştı. Rapor falan yazacaktı işi zor ve çok sıkıcı. Kocamızı arayıp sıkıntısını geçirebiliriz aşkım bence. Güzel fikir. Telefonumu masanın üstünden aldım ve Bilgeyi aramaya başladım. Telefon ikinci çalışta açıldı. "Sevgilim." Bana her sevgilim dediğinde içimde volkanlar patlıyordu, göğsüm mutlulukla, huzurla doluyordu. "Bilge." Dedim mest olmuş bir sesle. "Senin Bilge diyen ağzını severim ben, napıyorsun güzelim."

"Evde oturuyorum asıl sen ne yapıyorsun."

"Bende raporu yazdım Melih albaya verdim şimdi de bir kaç evrak işi varmış onları hallediyordum."

"Kolay gelsin, ne zaman biter işin."

"Yarım saate biter, bir şey mi oldu?"

"Yok olmadı da belki beraber biraz zaman geçiririz diye demiştim."

"Olur güzelim beraber vakit geçiririz." Hem aradan şu operasyona geç gelmesini de çıkarabilirdim. Kızım sen ne fenasın. Öyleyim. "Tamam o zaman bekliyorum, görüşürüz."

"Görüşürüz güzelim." Dedikten sonra telefonu kapattım.

Mutfağa geçtim Bilge geldiğinde ne yiyebiliriz diye bakmaya ama keşke bakmasaymışım. Dolap tam takır kuru bakır yani bomboş. Odama geçip üzerime bir şey aldım hava soğuktu malum. Cüzdanımı ve silahımı da alıp evden çıktım. Markete gidiyordum bir şeyler alacaktım. Merdivenlerden yavaş yavaş indim ve apartmandan çıktım. Arabama binip markete sürmeye başladım.

Markete geldiğimde abur cubur, içecek ve daha bir kaç bir şey aldım.

Marketten çıktıktan sonra yakınlarda bir pizzacı vardı oraya ilerledim. Ben yavaştan acıkmıştım. Bilge'de kesin kahve dışında bir şey yememiştir. Bu yüzden bize birer büyük boy bir tanede orta boy pizza aldım. Asker insanlardık yeriz hepsini. Pizzaları da alıp arabama bindim. Eve sürmeye başladım.

Eve geldiğimde paketleri mutfağa bıraktım. Saate baktığımda Bilge'nin on veya on beş dakikaya geleceğini gördüm.

Salona geldiğimde taşınabilir küçük sehpa tarzı masamı koltuğun önüne getirdim. Sonra mutfağa gidip marketten aldığım şeyleri tabaklara koyup salona taşıdım.

Masa hazırdı geriye film seçmek kalmıştı. Aklımda birden fazla film vardı ve içinden en güzelini seçmek biraz zordu. Grinin elli tonu izler misiniz istek değil ihtiyaç. Salak mısın. 365 gün izleyin o zaman. Seni başkasına evlatlık verebiliyor muyum ben ya. Küstüm sana beni arar da bulamazsın artık. Ne olur küs bana ya.
Purple Hearts
Me before you
Pride and Prejudice
The in Between
Titanic
Hepsi mükemmel filmdi, içlerinden birine karar vermek oldukça zordu. Bilgeye mi seçtirsem acaba. Evet evet Bilgeye seçtireyim diğer türlü karar veremeyeceğim ben.

Ben kendi kendime konuşurken kapı çalmaya başladı. Bilge gelmiş olmalıydı. Elimdeki kumandayı koltuğa bırakıp kapıyı açmak için ilerledim. "Hoş geldin." Kapıyı açtığımda beni elinde lalelerle Bilge karşıladı. "Hoş buldum güzelim." Ben lalelere bakarken elindeki buketi bana uzattı. "Senin kadar güzel değiller ama." Elinden buketi aldım ve teşekkür mahiyetinde dudaklarına küçük bir öpücük kondurdum.

Beraber içeri girdiğimizde montunu alıp astım. Salona döndüğümde Bilge masaya bakıyordu. "Ben çiçeklerimi vazoya koyayım solmasınlar, sende geç otur." Dedikten sonra çiçeklerimi alıp mutfağa geçtim. Vazoya su koydum ve beyaz lalelerimi de suyun içine yavaşça bıraktım. Çok güzellerdi.

ASENA VE BOZKURTWhere stories live. Discover now