38

621 50 24
                                    

"Onlar boğazı zincirleyecek kadar zekiyse, bizde gemileri karadan yürütecek kadar deliyiz.."

Fatih Sultan Mehmed Han

****

Yazardan

Tim operasyon odasında toplandıktan sonra Melih albay planı onlara kısaca anlatmıştı. Plan çok basitti. Medo iki gün sonra hemen sınırda olan çetelerden birine sevkiyat yapacaktı. Timde oraya gidecek hem çetenin hemde Medo'nun işini bitirecekti.

Bu akşam çıkacaklardı yola. Yani akşama kadar izinlilerdi. Umay ve Mert eve geçmiş, Bilge Kağan ve Aybüke ise karargahta ki odalarında dinleneceklerdi. Daha doğrusu Aybüke karargahta kalıp yaşananları ve yaşanacakları düşünecek, Bilge Kağan ise Aybüke'ye yakın olmak için kalmıştı. Burak tim odasında çoktan uykuya dalmıştı bile. Emre ah talihsiz Emre, o ise kara kara hastaneye gidip Deren'i görebilmek için bahane arıyordu. Yarası iyileşmişti, bahanesi kalmamıştı. Karşı tarafında beşinci rüyasını gören Burak'a ters bir bakış atıp bahçeye çıktı. Feleği şaşmıştı ciddi manada. Günlerdir bahane arıyordu ama yok bulamıyordu. Sanki aklı durmuştu. Bu aralar Deren'den başka bir şeyde düşünemez olmuştu. "Ne duruyorsun oğlum git söyle kıza."

"Ya terslerse."

"Asker adamsın sen korkmayacaksın."

"Elimde mi sanıyorsun amına koyayım."

"Değil mi. Şimdi kalkacaksın ve hastaneye gidip kızla konuşacaksın bu kadar basit."

"Lan oğlum Emre delirdin iyice kendi kendine konuşuyorsun." diye mırıldandı yine kendi kendine ama bu sefer içinden konuşmaya devam etti.

Uzun bir süre düşündükten sonra hastaneye gitmeye karar verdi. Oturduğu yerden ayaklandı ve karargahın çıkışına doğru yürümeye başlamıştı. Hedef belliydi, hastane.

*

Bu sırada Mert ve Umay ise evlerine gelmişti. Daha doğrusu Umay'ın evine gelmişlerdi. Kapıyı açıp içeriye girdiler, üzerlerinde ki montlarını asıp salona geçtiler ve oturdular. "Güzelim gelsene yanıma evdeyiz artık." Mert, Umay'ın karargahtayken yanına yaklaşmamasından şikayetçiydi. Ama ne yapsın Umay hala utanıyordu yanlarında birileri varken, elinde değildi. Mert'in cümlesiyle beraber oturduğu yerden kalktı ve Mert'in oturduğu koltuğun önüne geldi. Başta hedefi yan taraftı ama son anda fikir değiştirip kendini Mert'in kucağına bıraktı. Mert başta bocalasa da hemen toparladı kendini. Sevdiği bir adımı atmıştı gerisi ondaydı. "Ne yapıyorsun güzelim." Ses tonu olabildiğince muzipti. "Oturuyorum aşkım sen ne yapıyorsun?"

"Bende oturuyorum okyanus gözlüm."

"İyiymiş." Ses tonu belki de Mert'in şimdiye kadar duyduğu en cilveli şekilde çıkmıştı. "Rahat mı bari yerin?"

"Çok rahat." Nefesini Mert'in dudaklarına doğru verdi. Mert daha fazla dayanamadan uzandı bir nefes kadar yakınında olan dudaklara. Sanki çölde bir vaha bulmuş gibiydi. Susuzluğu dindi Umay'ın dudaklarında. Kaç dakika öpüştüklerini ikiside bilmiyordu tek bildikleri en sonunda nefes nefese ayrıldıklarıydı. "Ölümüm senin şu güzelliğin yüzünden olacak biliyor değil mi?"

"Ölüm falan o ne demek şimdi Mert ya demesene şöyle şeyler. Korkuyorum."

"Tamam güzelim demedim. Hem benim seni bırakıp bir yere gitmeye niyetim yok."

"Söz mü?"

"Söz. Okyanus gözlüsüne deli gibi sevdalı Mert sözü." Aldığı cevapla rahat bir nefes verdi Umay. İçinden dua etmeyi ise ihmal etmedi tabiki.

ASENA VE BOZKURTWhere stories live. Discover now