23

1.1K 57 26
                                    

Göster sema-yi mağribe yüksel de alnını,
Dök kalb-i saf-ı millete feyz-i beyanını!
Al bayrağınla çık, yürü sağken zafer nüma,
Bir gün şehit olunca sen, olsun kefen sana!
Ey makber-i muazzam-ı ecdadı titreten,
Düşman sadası, sus, yine yükselme gölgeden!
Kafir! Hilal-i rayet-i İSLAM'a hürmet et,
Toplar boğar hitabını dağlarda akibet..!
Dağlar lisana gelse de anlatsa hepsini,
Binlerce can dirilse de nakletse geçmişini!
Garbın cebin-i zalimi affetmedim seni,
TÜRK'üm ve düşmanın sana kalsam da bir kişi..!
Ben şurezar-ı kalbimi kinimle süslerim ,
Kalbimde bir silah ile ferdayı beklerim.
Kabrinde müsterih uyu ey namdar atam!
Evladının bugünkü adı sade intikam..!

       Emin Bülent Serdaroğlu

*****

Birden dudaklarımın üstüne kapanan dudaklarla şoka girmiştim. Şuan dudaklarımın üstünde ki dudaklar hareket etmiyordu. Bu hamle beni susturmak için yapılmıştı büyük ihtimalle. Ve bu kadar küçük bir temas bile beni yakmıştı. Vücudumun her yerinde elektrik vardı.

Bilge tam geri çekildiği sırada göz göze geldik. "Bak biliyorum bunu yapmamam gerekiyordu ama" cümlesini bitirmesine izin vermeden parmak uçlarımda yükselip ben yapıştım bu sefer onun dudaklarına. İlk başta şoka girdi. Hareket dâhi edemedi. Şoktan çıkar çıkmaz ise bana karşılık verdi. Benim dudaklarımda yangın varmışta söndürecek olan su onun dudaklarındaymış gibi. Dudaklarım onun dolgun dudaklarını buyur etti. Üst dudağımı dudakları arasına aldı ardından alt dudağımı. Öyle yavaş öpüyordu ki kırmak, incitmek, üzmek istemez gibi. Öyle narin davranıyordu ki en ufak bir sert hareketinde canım yanarmış gibi.

Dudakları dudaklarımdan ayrılmıştı. Nefes nefese kalmıştık ikimizde. Alnını alnıma yasladı. Hala derin derin nefes alıyorduk. Gözleri gözlerimde, elleri ise belimdeydi. "Bunu yapmam gerekiyordu." Dedim hala gözlerine bakarken. Belimde ki ellerini daha da sıkılaştırdı. Beni kendisine çekti. "Ay parçası," bunu derken başını boyun girintime yasladı. Derin bir nefes aldı. "Sen bana ne yaparsan yap sesim çıkmaz bundan gayrı." Diye fısıldadı kulağıma. Şuan çok mutluydum ama gitmemiz gerekiyordu. "Gitsek mi artık?"

"Gidelim güzelim." Ellerini belimden çekti. Arkamı dönüp yürümeye başladığım sırada elimden tutup beni kendine çekti. Ben daha ne olduğunu anlamadan dudaklarıma bir öpücük daha bıraktı. "Artık gidebiliriz." Çığlıklar yardım çığlıkları nolur yardım edin eriyorum.

Yan yana yürümeye başladık. Bilge ise birden elini ellerimin arasından geçirdi. Lan siz şuan el ele tutuşuyorsunuz. Evet şuan ele eleyiz.

El ele bir şekilde karakolun ön tarafına geldik. Ve bahçeden çıktık. "Sen neyle geldin güzelim."

"Taksiyle."

"O zaman bir taksi bulalım." Onu onayladım. Şuan hem el ele yürüyor hemde taksi arıyorduk. Ama bir tane bile taksi yoktu. Hayır sıkıntı değildi yürüdük. Daha uzun yollar yürüdük eğitimlerde ama toplantıya geç kalacağız.

Sonunda bir taksi bulduğumuz da ona doğru ilerledik. Kapı kulpuna elimiz uzatmıştım ki Bilge benden önce davranıp kapıyı açtı. Eliyle de önden binmem için işaret verdi. Ay bayılıcam galiba yakışıklı olduğu kadar kibar da yangın var anacım yüreğimde. Doğru diyorsun ilk defa kibar da. Ben hep doğruyu söylüyorum ama sen anlamıyorsun güzelim. Aynen aynen.

Benden hemen sonra ise Bilge bindi arabaya. Ardından elimi tutup, taksiciye otelin adını verdi.

Otelin önüne geldiğimizde taksiden ücreti ödeyip indik yani Bilge ödedi neymiş efendim o varken ben ödeyemezmişim. Çok saçma bu düşünce bir kere ya. Sanki param yok benim. Yinede bir şey demedim ve taksiden indim. Hemen ardımdan o da indi. Yan yana otele girdik. Bazen hala ters ters bakıyordum. Takside ki davranışı beni sinir etmişti. "Güzelim bakma ama öyle."

ASENA VE BOZKURTWhere stories live. Discover now