4.4

25.1K 2.4K 402
                                    

Ertesi gün salona tekrar geldiğimde, dünkü kahrolan mentalime kıyasla bu defa üzerimde savaşçı bir ruh vardı. Kutay beni bir başıma evinde bıraktığı zaman, ilk birkaç dakika durumun ne kadar ciddi olduğu gerçeğiyle yeniden yüzleşmiştim. Kolay olmayacaktı. Kabullenmese de bana kırgın ve kızgındı. Kimseyi öylece hayatına alan biri değildi. Onunla normal bir sohbet başlatana kadar bir taraflarımı yırtmıştım. Ona renkleri göstereceğimi söylemiş, git demeyeceğime dair güvence vermiştim. Ancak en sağlam kazığı da yine ben atmıştım. Bunu düzeltmem şarttı. Daha duygularımdan bile bahsedememiştim üstelik. Onu bu şekilde kaybedemezdim.

Düne dönersek, evinde kaldığım o anlarda Cihan kapıdan girene kadar bir süre ağlamıştım. Ardından onun da gelişiyle beraber etrafı toparlamaya girişmiştik. Oturma odasına dağılan cam parçalarını temizlemiş, kitapları raflara tekrardan yerleştirmiştik. Ben birikmiş bulaşığı yıkarken, Cihan yerleri süpürmüştü. Bu sırada da abisinin inadından yakınıp durmuştu. Ev kendine gelip her yere çekidüzen verdiğimizde, hala içime sinmeyen şeyler olduğundan Cihan'ı markete yollamıştım. Kutay'ın kampta yiyip beğendiği brownieden yapmaktı amacım. Geri dönüp de beni bulamayınca suçluluk duymasını istememiştim. Hala onun peşinde olduğumu bilmeliydi.

Bugün ise tamamen farklı bir planım vardı. Derslerimin bitimiyle hemen bir spor mağazasına uğramış, kendim için en uygun kıyafetleri ve ekipmanları almıştım. Amacım Kılıç takımının daimi üyesi olmaktı. Karma dövüş konusunda gram bilgim ya da ilgim yoktu. Ama insanın sevdiği dağ adam olmaya görsün, öğrenmek farzdı bana da artık. Cihan planımdan haberdardı. Kutay'ın gönlünü almaya çabaladığımı biliyordu. Umuyordum ki ben daha Kutay'a açılamadan o abisine karşı olan hislerimi fark etmezdi.

Salona girip diğer öğrencileri gördüğümde daha da gaza gelmiştim. Şu an Doruk'un ne hissettiğini anlıyordum. Onlardan geri kalamazdım. İki yumruk sallayacaktım alt tarafı ne kadar zor-

*Tak* *Tak* *Tak*

Düşüncelerimle arama giren sese doğru döndüğümde, kum torbasının canını almak ister gibi yumruklayan adamla göz göze geldim. Eh, bu kadar yumruk sallamaya da gerek yoktu canım. Kum torbası ucuz şey değildi. Hem elime koluma da acırdım ben. Bozuntuya vermeden adama iki baş parmağımı da kaldırıp "Efsanesin abim" bakışlarımla gülümsedim. Temennim sempatik hallerimi yemesinden yanaydı.

"Prenses ablam gelmişsin."

Cihan'ın sesiyle bir kaçış bulduğuma sevinerek anında bakışlarımı ona çevirdim. "Aynen geldim. Hadi, bir an önce halledelim şu üyelik işlemlerini."

Benim aceleci tavırlarımı ve gergin gülümsememi anlamlandıramayarak çevreye bakındı. "Bir sorun mu var abla?"

Abisi kılıklı sorgulamadan duramıyordu. Gülerek yanıtlamaya çalıştım fakat sahte olduğu tonlamamdan anlaşılıyordu. Resmen gülerken detone olmuştum. "Bir sorun yok. İçimdeki dövüşçüye engel olamıyorum sadece."

Yüzünde gururlu bir tebessüm oluştu. "Ablam benim be."

Ah, bilmiyordu ki ablasının götü üç buçuk atıyordu. "Kutay sence aşağı iner mi?"

"Bugün dersi var abimin, iner diye düşünüyorum."

Sonuçta sırf Çirkin'im için katlanıyordum bu izbandut gibi adamların yanında ders almaya. Normal şartlarda canımı seven insandım. Düşününce, acaba beni biriyle karşı karşıya getirip ringe çıkartırlar mıydı? Ay yok Kutay izin vermezdi o kadarına. Hem daha zerre bir şey bilmiyordum. Ama aynı zamanda bana gıcıktı şu an, ya intikam almak için beni kum torbası niyetine atarsa bunların önüne. Ne yapardım o zaman? Katlanacaksın kızım, cırmala, tırmala bir şekilde koru kendini. Boşuna mı yaptırdık o kadar tırnaklarımızı.

Uzak'a Yakın | TextingWhere stories live. Discover now