18|YOK OLUŞ

117 11 0
                                    

🇹🇷

Zaman çoğu şeyi götürür bizden, sonra başka şeyler verir yerine. Neden peki? Alacaksa neden veriyor ki, canımızı bu denli yakıyor. Ölmek isteyecek kadar üzüldüğümüz gecelerin hesabını kim kesiyor? Seni sen olduğun için sevmeyen birini neden bekliyorsun ki, o seni sevmiyor. Öleceksek neden yaşıyoruz ki, yaşamla sınanıp ölümle mi mükâfatlandırılıyoruz? Sınanmak, hep sınanırız. Fakir bir insan zenginlikle sınanmak ister, zengin bir insan ise sınandığının farkında değildir. Hayatımız hep birilerinin yerinde olmak isteyerek geçiyor. Kime göre olduğunu bilmediğim bir şekilde insanların egolarını tatmin etmek için oluşturduğu standartlara uymayan kişiler, sevilmemelerinin nedenini bu olarak görüyor. Hayır, değil. İnsanlar kötü, sen dünya güzeli de olsan değersiz hissettiren bir yerde en çirkin sen olacaksın.

Düşünceler, hislerde bitiyor. Nasıl hissediyorsak öyle düşünüyoruz. Öfkeli miyim, evet. Neden peki? Kime bu öfke? Düne mi, bu güne mi, belki de kendime... Yok, bu öyle bir öfke ki ete kemiğe bürünse acımasızlığın temsili olur. Bu kadar büyükse bir kişiye ait olamaz.

"Planı anlat Karanlık." dedi Ufuk. Şimdi biz eskiden tanışan iki insan değil Türk Silahlı Kuvvetleri'nin askerleriydik.

"Üstümü aramadılar." dediğimde postalımı çıkarmakla meşguldüm. "Gerçi arasalarda bulamazlardı." Postalın içinden çakmağı çıkardım. Değerli bir mücevher gösterir gibi bir edayla çakmağı onlara doğru tuttum.

"Pastamız olsaydı mumunu yakardık Karanlık, ne yapacağız çakmakla?" dedi Ufuk göz devirerek.

"Ha ha ha, senin espiri anlayışın hep böyle miydi?" dedim ve dipteki varillerin oraya ilerledim. Mazot, kokusuyla kendini hemen belli ediyordu. Kamyonetin içi büyük ve uzundu, bu da az zararla kurtulmamızı sağlayabilirdi.

"Sağ taraftaki cam şişeyi gördünüz mü?" diye sordum, gerçi fark etsinler diye sorulan bir soruydu cevap beklemiyordum. "Gördük ne yapacağız bunlarla?" dedi Selim.

"Şişe çevirmece oynarız Selim, nasıl fikir ama?" dedim sinirle. Bu ikisi neden anlamıyordu hiç bir şeyi?

"Burada mazot var, küçük çaplı bir bomba yapacağız." dedim bilmiş bir tavırla elimi varilin üstüne koyarken.

"Jack zeki bir adam Karanlık, sence farkında değil mi bizim bunu yapacağımızın? Ayrıca camlar bize zarar verebilir keza o küçük çaplı bombanın da bu kapıyı açacağını sanmıyorum."

Gözlerimi Ufuk'a çevirdim. "Jack'in istediği bu değil, küçük şeylerle uğraşmaz o. Bu tamamen yanındakilerin aptallığı. O şişe içki şişesi, Jack'in sağ kolu Malik'in hallerine baksanız hafif bir sarhoşluk sezerdiniz. Şişeyi o salak bitirmiş, ben baskın yapınca orada unuttu muhtemelen. Variller ise dikkat çekmemek için konulmuş çünkü bu kamyonetle buraya silah sevkiyatı yapıldı." Sinirle gözlerimi kapattım. "Şu an 32 kilometre geride kaldı, koloniye ulaşırsak ölümüz bile çıkamaz oradan. Elimizi çabuk tutmamız lazım. Ve dediğin gibi kapıyı açmaz ama gürültü çıkarmaya yeter." dedim.

Ufuk'un etkilenmiş bakışlarını sezebiliyordum ki bunlar cümleye döküldü. "Etkileyici, namını duymuştum ama bu kadar olduğunu tahmin etmiyordum."

"Teveccühünüz efendim, hadi çabuk."

Şişeyi aldık, içine mazot koyup ağzına bileğimde duran fularımsı parçayı tekrar mazota bandırıp tıkadık. Kapı ağzında ateşe verdiğimde kamyonetin en sonuna geçtik. Basınçla patlayan şişe sadece ses çıkardı, bu yeterdi. Aynı hızla kamyonet durdu. Yere uzandık. Kapak yavaşça açıldı, militanların konuşmalarını duyabiliyorduk. Kürtçe bir şeyler söylüyorlardı. Sonra biri içeriye girdi, temkinli adımlarla bize doğru geldi ve kontrol etti. Hiç birimiz tepki vermiyorduk, ölü gibiydik.

KARANLIK| ASKERİ KURGU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin