13.Bölüm

35 13 14
                                    

"Savunmasız hissedersin, bir o kadar da çaresiz sanki dünya hiç var olmamış ve sen de hiç var olan bir şeyin parçası değilmişsin gibi."

Yaşlı karınca dede o kadar savunmasız durumda kalmıştı ki sanki elinden gelse o an yok olmamak için hiç var olmamayı istiyecekti.

Ben bu duruma kayıtsız kalamazdım. Göz göre göre yaşlı dede karıncayı kuşlara yem edemezdim. Bu haksızlık olurdu karıncaya değil kendime. Kendimi toparlayım merhametimi yanıma alarak kuşların karıncayı kıstırdıkları ağacın yanına uçtum.

Karıncanın yanına gittiğimde yaşlı dede karınca en az kuşlar kadar şaşkın durumdaydı. Bu durum onu şaşırttığı gibi aynı zamanda duygulandırmıştı. Kelebek ve karınca karşımızda ise aç bir kuş sürüsü vardı. Üstelik burda tek yiyecek bizdik.

Bazen düşünüyorum neden böyle oluyor diye sonra aradan zaman geçince anlıyorum ki her şeyin bir nedeni vardır. Mesela güneş acı çekmesine rağmen neden ısıtmaya devam eder?
Çünkü o merhametlidir...

Bir yolu olmalıydı. Bu kuşları durdurmak bu kadar zor olamazdı. Belkide bu benim için bir sondu. Kuş sürüsü üzerimize yürümeye başladığında, yaşlı dede karınca bana teşekkür etti. Bu bezim son anımızdı. Ama hiç pişman değildim. Onu bırakıp kaçsaydım işte o zaman pişman olurdum.

Tam her şeyin bittiğini düşündüğümde uzaktan tanıdık bir ses geldi.
"Aggef seni ne zaman görsem tuhaf şeyler yapıyorsun."
Bu ses hayatını kurtardığım kuşa aitti. Biraz daha ses netleştiğinde bu sefer kendiside göründü.
Tam bu sırada bütün kuşlar hayatını kurtardığım kuşun tarafına baktıklarında karıncaya dönüp sessizce konuştum.
" Hey yaşlı dede karınca hemen kanadımın arasına saklan."
Söylediğimin etkisinden çıkamayan karınca nihayet üstündeki şaşkınlığı atıp garip bir ses tonuyla konuştu.
"Bu sana zarar verir. Bunu yapamam."
Yoğun ısrarımla karıncayı kanatlarımın arasında sakladım. Kanatlarım yanmaya başlamıştı bile ama olsun. Hinzla'nın çiçeğini düşünüp güç buldum.

Kuşlar kendi aralarında konuştuktan sonra bana doğru döndüler. Karıncayı göremeyince daha da sinirlenmişlerdi. Hayatını kurtardığım kuş bana bakıp bir işaret yaptı. İşte o an anladım ki Hinzla haklıydı çıkmazda kalırsan düşmanlarını dost yapmak hiç fena bir fikir değildi.

Kuşun işaret ettiği yöne doğru baktım gövdesinde deliği çok küçük olan bir ağaç vardı. Oraya girersek kuşlar bizi bulamazdı. Hayatını kurtardığım kuş diğer kuşların dikkatini dağıttığında ben tüm gücümle o deliğe doğru uçtum. Deliğe girdiğimde karınca saklandığı yerde çıktı ikimizde kurtuşmuştuk. Bizi kurtaran ise saldıranlarla ayını cinstendi. Fakat o benim dostumdu.

Tıpkı insanlar gibi hayvanlarda farklı olabiliyorlardı. Kimisi iyi kimisi kötüydü.
🦋🦋🦋

Hayat çıkmazlardan kazandığın  dostlarla güzelleşir. Ve bu dostlar seni hep çok sever.

Kara bir bulutun içine hapsolduğumda bütün bunların gerçek olduğuna emindim.
Gözümü açtığımda karınca ordusunun içindeydim. Ve bütün karıncalar beni arkışlıyor övgüler yağdırıyorlardı. En büyük olan karınca konuştuğunda sessizlik oldu.
"Aggef 3 aşamalı olan oyunun birinci turunu geçtin."
Tekrar alkış sesleri başladığında ne olduğunu hala anlamamıştım.
"Ben oyunu nasıl geçtim ki?"
Yaşlı dede karınca bütün karıncaların arasında bana doğru geldi. Ve tekrar duygusallığını sürdürerek konuştu.
"Beni kuşların arasından kurtardın. Sen merhametlisin ve bu yüzden kim daha cesur oyununu sen kazandın."

Tekrar alkış sesleri başlamıştı sanırım Cesur olmayı başarmıştım. Bu his o kadar güzelmiş ki anlatamam.

Unutma Aggef Cesur olmak korkusuz olmak değildir. Cesur olmak korkunun içinde olmaktır.

--Hinzla ben Cesur muyum?
---Eğer merhametliysen cesursundur Aggef.
...
{{{🦋🐜🐦}}}

Kelebek Sırrı Where stories live. Discover now