GB - 1

21.9K 381 40
                                    

Nisan~

Bütün gün onun için hazırlanmıştım. Yeni bir elbise, güzel topuklu ayakkabılar ve yaptırdığım saçlarım... Uzun zamandır o teklifi duyabilmek için bekliyordum. İşte, sonunda bu fırsatı bulmuştum. 

Evden çıkmadan önce söylediği cümleyi hatırlıyordum. Onun söylediği her kelimeyi, her harfi unutmamak için kendimle mücadele ediyordum. 

"Bu gece seninle önemli bir şey konuşmam gerek. Lütfen sakin olmaya çalış." diyerek hafifçe gülümsemiş ve yanağıma dokunup gitmişti.

Bu önemli şey ne olabilirdi? Tabiki evlenme teklifi! Gerçi bana bir teklif dememişti ama bu, 'önemli bir şey konuşmam gerek' ifadesi başka ne olabilirdi ki? 

Kocaman gülümseyerek buluşacağımız yere gitmeden önce son kez aynada kendime baktım. Beyaz uzunlu kısalı tüllü elbisemle geline benziyordum. Biraz da bu elbiseyi bu yüzden almıştım. Beni gördüğü anda vurulmasını istiyordum. Onu sevdiğimi, onunla evlenmek istediğimi bilmesini istiyordum. 

Saçlarımı dağınık topuz yaptırmıştım. Öyle başıma yapışık olmasından nefret ediyordum. Boynuma bana sevgililer gününde hediye ettiği inci kolyeyi takmıştım. Benden uzun olduğu için topuklu beyaz ayakkabılar giymiştim. Kısacası bu gece tamamıyla ona ve teklifine hazırlanmıştım. 

Çağırdığım taksinin korna sesiyle kendime geldim. Yine dalıp gitmiştim. Umarım bu son dalıp gidişim olurdu bu gece. 

Yemek yiyeceğimiz restorantın önüne geldiğimde kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Heyecandan kızardığımı biliyordum. Dışarıdan kötü görünmediğimi umarak telaşla saate baktım. Geç kalmamıştım. Hızla içeriye girdim ve garsona Kerem'in nerede olduğunu sordum. Garson gülümsedi ve beni üst kattaki özel müşteriler için ayrılan bölüme çıkardı. İşte oradaydı. Her zamanki yakışıklı duruşuyla beni bekliyordu. 

Geldiğimi görmesiyle ayağa kalması bir oldu. Kibar bir insandı. Yavaşça bana sarıldı ve benim için sandalyemi çekti. Oturmama yardım ettikten sonra karşıma geçti. 

Siyah takım elbisesi, mavi kravatıyla muhteşem görünüyordu. Mavi kravat gözlerinin rengini ortaya çıkarmıştı. Koyu mavi gözleri... Çoğunlukla o gözlere bakarken kaybolup giderdim. O gözler benim yaşamsal ihtiyacım olmuştu. Bana o mavi gözleriyle gülümsemesine bayılırdım. 

Ona bakmaktan vazgeçip çevreyi incelemeye başladım. Oldukça şık bir restoranttı. Alt katı üst kata göre daha özensizdi. Üst kata çıkarken sola döndüğünüzde bir bar vardı. Masadaki bardağa bakarsak ben gelmeden önce bir şeyler içmişti. Normalde içki içmezdi. 

Etrafımızda neredeyse on masa vardı ve hemen hepsi doluydu. Tavandan sarkan taşlı avizeler burayı daha romantik bir hale getirmişti. Burayı sevmiştim. Mutlulukla Kerem'in suratına baktım. O da bana gülümsedi ve içten bir sesle "Beğendin mi?" diye sordu. 

Sesimi sakin tutmaya özen göstererek içtenlikle gülümsedim. "Evet hoş bir yer. Konuşacağımız... her neyse." 

Başımı yan taraftaki pencereye çevirip yüzümü buruşturdum. Konuyu açmamam gerekiyordu. Benim evlenmeye çok hevesli bir kız olduğumu düşünebilirdi. Ve ben bunu düşünmesini istemiyordum. Camdan dışarıya bakarken arka masadaki kadının kocasının eline dokunup sakin olmasını söyleyişini izledim. Birden Kerem ile bizde böyle olur muyuz diye düşünmeden yapamadım. Ben dalıp gitmişken yemeklerin gelmesiyle kendime geldim. Yemek siparişi verdiğimizi hatırlamıyordum. Demek ki ben gelmeden önce sipariş etmişti. Normalde böyle bir şey yapmazdı ama... olumsuz düşünmek iyi değildi. 

Gülümsedim ve merakla Kerem'in gözlerine bakmaya başladım. Açıklama bekliyordum. Gülümseyerek karşılık verdi. Gözlerinde tereddütlü bir ifade vardı. Buna bir anlam verememiştim. Benden ne saklıyordu? Ah! Teklif için kendini bu kadar kasmasına gerek yoktu. 

"Sana sormadan oldu ama yemeği beğeneceğini biliyorum." Zorlukla yutkundu. Bu gözümden kaçmamıştı.

Dikkatle ona bakmaya devam edince elini ceketinin cebine attı. Kalbim yerinden çıkacak gibi oldu. İşte sonunda o hayalini kurduğum teklif geliyordu. Oturduğum yerde dikleştim ve konumasını bekledim. Umarım aşırı tepki vermezdim.

Cebinden çıkardığı fotoğrafı bana uzattı ve masumca gülümseyip derin bir nefes verdi. Bu fotoğraf ne oluyordu? Hem fotoğrafta sarıldığı kız kimdi? Bana ne anlatmaya çalışıyordu? Sorular beni boğmaya başlamıştı fotoğrafı sıkıca kavrayıp kaşlarımı çattım. 

"Bu kim? Bana ne ima etmeye çalışıyorsun?" Sesim düşündüğümden daha sert çıkmıştı. Dalga geçiyorsa ya da şaka yapıyorsa bunu ona fena ödetirdim.

Uzanıp masanın üzerindeki elimi tuttu. Gözlerini gözlerime kilitleyip can alıcı bir sesle "Buraya ne düşünerek geldin bilmiyorum ama... Seninle bazı şeylere açıklık getirmenin zamanı geldi." 

"Neye açıklık getirecek mişiz?"

Fotoğrafa bakıp "O... benim aşık olduğum kız." 

Nefesim kesilmişti. Gözlerimi kapatıp bu söylediklerinin şaka olduğunu düşündüm.Benim tepkilerimi umursamadan konuşmaya devam etti. 

"Biliyorum. Seninle aramızda duygusal bir şeyler olmuştu. Ama sen... sen hep benim yanımdaydın. Birlikte büyüdük Nisan. İkimizde yirmi bir yaşındayız ve biz iki yakın arkadaşız."

Gözlerimi açtım. Buradan çıkana kadar ağlamayacaktım. Kendime söz vermiştim. Onun önünde ağlamayacaktım. Sesimi kontrol altına alıp sakin bir şekilde "Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?" diye sordum.

Onunla aynı fikirde olduğumu düşünüp ışıl ışıl bir gülümsemeyle karşılık verdi. "Evet. Sence de öyle değil mi?"

Sahte bir gülümsemeyle başımı salladım. Öfkelenmeye başlamıştım. Elimi elinden kurtarıp ona sevimli bir gülümsemeyle karşılık verdim. "Gerçekten ne düşündüğümü billmek ister misin?"

"Tabiki."

Aptal! Bunu söylememeliydin. Oturduğum yerden kalkıp tabağı kaptığım gibi olanca yemeği üstüne boşalttım. Öfkeyle soluyup "Senden nefret ediyorum!" diye bağırdım. Başımı iki yana sallayıp "Bunu bize nasıl yaparsın? Oysaki senin için hazırlanmıştım. Evlenme teklifi... Ne kadar aptalmışım!"

Utanmadan suratıma bakıp yüzsüzce "Biz ciddi düşünmüyorduk ki! Sana bunu hiç vadetmemiştim." demesiyle diğer tabaktaki yemeği de dökmem bir oldu. 

"İğrenç birisin Kerem. Sana aşık olduğum için kendimden utanıyorum!" Gözyaşlarımı daha fazla tutamayacaktım. Hızla masadan uzaklaşıp köşeyi döndükten sonra ağlayacağım diye kendime söz verdim. Ama daha bir adım atmıştım ki ağlamaya başlamıştım. Bunun üzerine elbisenin eteklerini toplayıp koşmaya başladım. 

İnsanlar merakla masadaki şahsa ve bana bakıyordu. Özellikle gözleri bendeydi. Genelde acıyarak bakıyorladı. En çok korktuğum duruma düşmüştüm. Birinin bana acıyarak bakmasından nefret ederdim. Köşeyi dönmemle birine çarpmam bir olmuştu. O sıra elimle inci kolyeyi çekiştiriyordum. Çarpmanın etkisiyle kolyeyi koparmıştım. İnciler etrafa saçılmıştı. Durup toplamaya düşündüm ama bunun aptalca bir fikir olduğunu düşünerek çarptığım kişiye baktım. 

Uzun boylu kumral biriydi. Ama buğulu gözlerimden dolayı pekte anlaşılmıyordu. Sesimin çıkacağından emin değildim ama denemeye değerdi. "Pardon." diyerek gözlerimi silip koşmaya devam ettim. Tek düşündüğüm eve gidebilmekti. Şimdi ne yapacaktım ben?

Gülümse BanaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin