GB - 13

4.1K 190 1
                                    

Nisan~

Hastalıkla geçen 2 günün ardından normal hallerimize dönmüştük. Mete aşçılık okuluna yazılmak için tarihleri öğrenmeye çalışıyor, ben ise son sınavlarıma girip 3. sınıfı bitirmeye çalışıyordum. Kısacası ikimizde boğucu yaşamlarımıza geri dönmüştük.

Hastalık olayından sonra evde farklı bir hava oluşmaya başlamıştı. İkimizde birbirimizi kolluyorduk. Sürekli birbirimizi izliyorduk. Ben onun tekrardan hastalanmaması için kendimi paralarken; o da ben üzülmeyeyim diye Kerem'den bahsetmiyordu. Bana onu hatırlatacak şeyleri saklıyordu. Gerçi birbirimizi takip ettiğimizi ne kadar saklamaya çalışsak da yakalanıyorduk.

Aynı evde yaşamak ilginç olmaya başlamıştı. Zaman hızlı geçiyordu ve artık ortak özelliklerimiz daha da artmıştı. Ona yardım etmem diye düşünmüştüm ama o yemek yaparken sofrayı kuruyor daha sonra bulaşıkları birlikte yıkıyorduk. Temizlik en eğlenceli iş olmuştu. Birlikte camaları siliyor, yerleri süpürüp siliyorduk. Bazendoğru yapamadığımda bana kızıyordu ve bunun yüzünden kavga etsek de sonuçta geçiniyorduk.

Pikniğin üzerinden 2 hafta geçmişti. Son sınavımı verip eve dönüyordum ki Kerem'i kapıda gördüm. Yanında emlakçı adam vardı. Bir an geri dönüp onlar gidince gelmeyi düşündüm ama bu seferde Mete gelip yine Kerem'le kavga eder diye eve yürümeye devam ettim. 

Gülümsemeye çalıştım, kalbim yerinden çıkacak gibiydi. İkisinin gelmesi pek hayıra işaret değildi, bakalım bu sefer Kerem başıma iş açacaktı?

"İyi günler, Nisan." Gözlerimin içine bakıp yumuşak bir sesle konuşmuştu. Mavi gözleri beni içine çekiyordu. İşte yine onun esiri olmuştum. O gittiğinde onu kaybettiğim için oturup saatlerce ağlayacaktım. Kendimi toparlamaya çalıştım. Ağlamak üzereydim ve bunu onun önünde yaparsam bana acıyacaktı. 

"İyi günler Kerem, sizi buraya getiren sebeb nedir?" diyerek ikisini gösterdim. 

Kerem beni etkilediğini anlamışcasına aynı gülümseme ve göz temasıyla cevap verdi. kalbim dayanmakta zorlanıyordu. Bana işkanca etmek hoşuna gidiyordu sanırım.

"Semih Bey ile bizim kiracılık olayını konuştum. Bu evde ikimizinde yakkı vardı. Kontrata baktık bu hafta içinde doluyor. Bende senin bu evde segilinle kalmanı istemiyorum. Bu ev artık bana ait. 1 hafta içinde boşaltman gerek."

"Niye?"

"Çünkü evleniyorum ve bu eve karımı getireceğim." deyip haince gülümsedi. Beni yıktığının farkında ollduğunu belli edercesine," Seni de beklerim, belki şahidim olursun? Nedersin?"dedi.

Şaşkınca ona baktım. Başımdan aşağı kaynar su dökülmüştü sanki. Nefes almakta zorlanıyordum. Bana bunu neden yapıyordu?

"Tam olarak ne zaman?" Bunu sorduğumun farkında bile değildim. Tepkisel olarak çıkıvermişti.

"Davetiyede yazıyor. Mutlaka gelmelisin bir arkadaş olarak." dedi ve davetiyeyi elime tutuşturdu. Bir davetiyeye bir Kerem'e baktım. Artık ağlamamı durdurmama imkansızdı. hızla arkamı dönüp kapıyı açtım. Onlara dönmeden," Evi 1 hafta içinde boşaltırım." dedim ve kapıyı kapattığımda kendimi holdeki duvara yaslayıp boğulurcasına ağlamaya başladım. Kendimi tamamen hayattan soyutlamıştım. Mete'nin geleceğini ve beni halde bulursa telaşalanacağını biliyordum ama kendimi durduramıyordum. Her hıçkırık bende ağlama isteği uyandırıyordu.

Onu kaybetmiştim. Kalbimi aşka kapamak, Kerem'i unutmak bunlar doğru değildi. Onu unutamamıştım, beni hala sevdiğini ummuştum ama... O benim üzülmemi umursamamıştı bile.

Kaybolmuştum. Evet, gerçekten kaybolmuştum. Umutla bekleyen Nisan'ın umut ışığı sönüp gitmişti. Kozasından çıkmayı bekleyen kelebeğin heyecanıyla onu beklemiştim ama çevreme sardığım pembe kozadan gerçekleri görememiştim. Beni sevmeyen, önemsemeyen birini beklemiştim. Şimdi, Nisan  uçamayan yaralı bir kelebek olmuştu. Beni kim kurtaracaktı? Neden her şey peri masallarında ki gibi mutlu sonla bitmiyordu? Neden her şey o hayat kadar kolay değildi?

Gülümse BanaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin