GB - 7

4.9K 210 22
                                    

Nisan~

Uzun zamandır konuşulan ve olması muhtemel olan şeylere o kadar odaklanmıştım ki olacak ya da olabilecek şeyleri kaçırmıştım. Bütün hayatımı, geçmişimi, geleceğimi her şeyi ona göre ayarlamıştım. Hayatımı onun üzerine kurmuştum. Ama o bana bir sokak kedisinden farksız davranıyordu. Bu kadar değersiz miydim? Geçmişin hiç mi hatırı yoktu?

O çocuk sinirlerimi çok bozmuştu. Ayrılığım tazeyken bana böyle sorular sorması ya da aptalca yorumlar yapması beni çileden çıkarmıştı. Tepkim fazla değildi; yemeğin başında onu konuşmama konusunda onu uyarmıştım. uyarıma karşı çıkmıştı başka ne yapabilirdim? Birde o yüzsüz halleri yok muydu, ona sırf bu yüzden bir şey fırlatmamak için kendimi zor tutmuştum. Ev benim olduğu için terk edip gidemezdim, kovmak en iyi yöntem gibi gelmişti. Bu olayı bir daha yaşasak yine aynı şeyi yapardım. Haklı olan bendim. 

Her sabahı, akşamı, günü Kerem'i bekleyerek ya da acı çekerek geçiremezdim ama alışana kadar başka ne yapabilirdim ki? Onu takip etmeye kalksam... Bunu yapacak ne isteğim ne de gücüm vardı. Boşuna hayal kurmaya gerek yoktu. O geri gelmeyecekti. Şimdi tek yapmam gereken kalbimi eskisi gibi neşeli bir hale getirmekti.sanki Kerem hiç olmamış gibi hayat dolu ve yenikliklere açık olmalıydım. Tek carem buydu.

Her gün zilin çalmasıyla acılı hayatımdan adımadım kurtuluyordum. Ona ne kadar öfkeli davransam da aslında bu girişimleri hoşuma gidiyordu. Her gün farklı zamanlarda onu karşımda görmek şaşırtıcı oluyordu. 

Farklı öğünlerde kapımda bitiyordu. Zilin her çalmasıyla kalbim Kerem acısını terk ediyordu. Kendimi tekrardan 18 gibi hissediyordum. Bu süprizleri beni şaşırtıp heyecanlandırsa da bu girişimlerinin sonnda muhakkak bir pot kırıyordu. Geçmişimi araştırmaktan bir an olsun vazgeçmiyordu. Savaşcıydı, erkekler böyle onları ilgilendirmeyen şeylere bu kadar takılabilir miydi? 

Kerem'i soruyor, yan odanın-odamın yanındakini-kimin olduğunu, neden ayrıldığımızı,kendimi nedeb bu kadar dağıttığımı...ve daha fazlası. Bunların üstünde durmasının sebebini bir türlü anlayamıyordum. Erkekler daha basit canlılar değiller miydi? Yoksa bu yanlızca Kerem için mi geçerliydi?

bu soruların çoğuna ben cevap verememişken, ona nasıl cevap verebilirdim ki? Bu konu onu ilgilendirmezdi, ilgilendirmemeliydi. Biz arkadaş değildik ve olmayacaktık da. Onunla oturup geçmişimden konuşmak... Ah! Düşünmesi bile beni ürbertiyordu.

Kimdi bu çocuk? Ve neden peşimi bırakmıyordu? Bir an olsun beni ayrılık acımla neden başbaşa bırakmıyordu? Bu soruların cevabı aynı kapıya çıkıyordu. O bir çocuktu ve neyin doğru, neyin yanlış olduğunu ayırabilecek deneyimde değildi. 

Bir çocuktu çocuk olmasına ama... öyle muhteşem yemek yapıyordu ki ev hanımları onu kıskanırdı. Oldukça da düzenli çalışıyordu. eğer benim mutfaktaki halimi görse mutfağa adımımı bile attırmazdı. 

Öğle yemeği, akşam yemeği bazense geç yapılan kahvaltılar... hergün onun geleceğini biliyordum ve sanki midem onunla işbirliği yapmışcasına o gelene kadar acıkmıyordu. Bu ilginçti ona gün geçtikçe bağlandığımı biliyordum, bu hiç hoş değildi şunun şurasında onu tanıyalı 2 hafta olmuştu.

Yemek yapmak ona yakışıyordu. Mutfakta yemek yaparken kendini tamamen yemeğe veriyordu. Yanlızca yemeği duyuyor içindeki sevgiyi yemeklerine veriyordu. Bu hoş bir şeydi ama insan merak etmeden yapamıyordu. Böyle yemek yapmayı nerden öğrenmişti ve nasıl böyle düzenlı çalıyordu? Tabiki bunu ona sormayacaktım. Tanımadığım biriyle bu kadar yakın olduğum için kendime kızıyordum. Ama Mete öyle bir şeydi ki günde bir doz kullanılmayınca eksikliği hissediliyordu.

Gülümse BanaWhere stories live. Discover now