AFFET BENİ -13-

6.9K 416 61
                                    

Selamlar ve keyifli okumalar... Beyinleri yakmaya geldim. Hazır mıyız?

Erdal Savaşer oturduğu sandalyede doğrularak gözlüklerinin üzerinden bana baktı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Erdal Savaşer oturduğu sandalyede doğrularak gözlüklerinin üzerinden bana baktı. Sıkıntılı bir nefes verdi. Gözbebekleri titredi. Dertli ruh haline bir anlam yükleyemedim.

''Böyle can sıkıcı mevzuları yemek yiyerek konuşalım evlat. Akşam yemeği saatim geldi ve bir şeker hastasının aç kaldığında ne kadar sinirlendiğini bilemezsin.''

Bastonundan destek alarak ayağa kalktı. İleri doğru bir adım attıktan hemen sonra durdu. Hafifçe geriye dönerek görüş alanına girmemizi sağladı.

''Eşini ve seni yarım saat sonra her zamanki yerde bekliyor olacağım.''diyerek konuşmasına devam etti. İstem dışı başımla onayladım. Ayağa dikeldim. Onu kapıya kadar geçirerek yolcu ettim.

Her zamanki yer...

Mesleğe başladığım ikinci yılda, henüz gençken, Erdal Savaşer amirimdi. Sonuna kadar baş kaldıran, dibine kadar isyan ettiğim sancılı büyüme süreçlerime tanık olan ve beni adam eden kişiydi o. İflah olmayan delikanlılığım yüzünden ondan dayak yediğim bile olmuştu. Gocunacak değilim. Bundan asla gocunmam ben. Ne de olsa 'baba' şefkatini görebildiğim koca yürekli adamdı Erdal müdürüm... Düştüğümde kaldıran, hüzünlendiğimde teselli eden, bir 'baba' ne yapıyorsa onu kendine görev edinen ve başından beri yanımda olandı.

Mesai saatlerinin sonuna geldiğimizde eve yalnız gideceğimi, bomboş bir eve girdiğimi tanıştığımız günden iki gün sonra öğrenmişti. Çalışma arkadaşlarımla geçinemezdim. Geçinemiyordum ve arayı düzeltmek için çaba da harcamıyordum. Bana göre beceriksizlerdi. Beceriksiz demek uygun bir ifade değildi. Sadece herkes kadar çalışan, vakalara herkes kadar duygusal yaklaşan iyi insanlardı. Ben ise herkesten hep daha fazla çalışıp kat kat daha fazla duygusal bakan taraftım. Aşırılığım konusuna gelecek olursak kendimce haklı sebeplerim vardı. O sebepleri hatırlayacak gibi olunca mideme kramplar giriyordu.

Ekip arkadaşlarım, meslektaşlarım mesai bitiminde hep birlikte yemek yerler, günü öyle sonlandırırlardı. Bense merkezde kalıp acabalarımla baş başa iki saat daha geçirirdim. Acaba gözden bir şey kaçırdık mı? Acaba işlerini düzgün yaptılar mı?

Biri önemli bir noktayı kaçıracak olursa bunun faturası bize kesilmezdi. Evet, biz zarar görmüyorduk. Fakat bizim dışımızda herkes böyle bir atlamadan akıl almayacak derecede zarar görebilirdi. Bizim insanlarımız, biz işimizi düzgün yapmadığımız için madur duruma, kurban konumuna düşebilirdi. O zamanlar zirveye ulaşan güven sorunlarım ve mesleksel kaygılarım vardı.

Erdal müdürüm de aynı şekilde geç çıkardı. Ne ben ona, ne de o bana nedenini sordu. Her defasında işi aynı zamanda bırakıyorduk ve bir haftanın sonunda aynı masada, karşılıklı otururken bulduk birbirimizi. Altını çizmem gerekirse, karakolun biraz aşağışında bulunan küçük lokantaya kolumdan tutup sürükleyerek götürmüştü beni. Ne kadar yok desem de fayda etmemişti. Erdal müdürüm bir kere var dediyse onu yok edemezsiniz, kolayca geri çeviremezsiniz.

ÖZÜR DİLERİM | AFFET BENİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin