AFFET BENİ -3-

21.4K 1.1K 45
                                    

Kepkeyifli okumalar dilerim. Sizi bilemem ama ben Giray'a da üzülürken buluyorum kendimi. Yorumlarınızı merakla beklerim. :) Son üç bölümü bin oy yapsak nasıl olur? Bence güzel olur. Sevgiler...

Cümlelerimi her zamanki gibi seçerek konuşmuyordum. İçimdeki zehri daha iyi olabilmek için dışarı akıtmam gerekiyordu. Bir şekilde kalbimdeki yükten kurtulmak zorundaydım. Tükenmesi gerekiyordu. Nefretin de kinin de bitmesi gerekiyordu. Nasıl yapacağımı bilmiyordum. Karımın yokluğu beni çaresiz bırakıyordu. Çaresiz kalmaktan nefret ediyordum.

''Hangi yüzle evime geldin?'' dedim gözlerimi bir saniye olsun gözlerinden ayırmadan. Üstten üstten baktım ona. Öyle çaresiz kaldı ki karşımda, birden öylesine tükendi ki nefessiz kalıp ölecek sandım. Bu durum beni tahmin ettiğim kadar mutlu etmedi, üzmedi de... Yüzünde tek bir ifade değişimi bile olmadı. Öylece bana bakmaya devam etti. Bomboş... Saniyeler dakikalara dönüştü. Yaprak bile kımıldamadı. Sessizlik büyüdü. Aramıza ulaşılması güç sağlam duvarlar ördü.

Derin bir nefes alarak rahatlamaya çalıştım. Elimden bir kaza çıkacaktı. Durduramıyordum kendimi. Elimden bir kaza çıkacaktı!

''Gitmen için ne yapmam gerekiyor?''

''Lütfen sadece beş dakika... Vicdanım beni öldürecek. Beni dinle.''

Vicdan? Şimdi karşıma geçmiş vicdandan mı bahsediyordu? Bu kadar cesaretli olmasını beklemiyordum. Azıcık var olan aklını da peynir ekmek niyetine yemiş olmalıydı.

''Kahrolası vicdan azabın umurumda mı sanıyorsun!''

Kapıyı hiçbir şeyi umursamadan sertçe kapattım. Bir zamanlar Eliz Günday'ın zeki olduğunu düşünürdüm. Büyük yanılgı! Aptalın tekiydi. Mahvolmuş hali gözlerimin önüne geldikçe çıldırıyordum. Bitmiş durumdaydı. Ahmet'in dediği kadar vardı. Üzerine katil etiketi yapıştığından beri değişmişti. Güçlü hali, sağlam duruşu gitmişti. Yerine ezik bir kadın figürü yerleşmişti. Yakışmıyordu, yakıştıramıyordum.

Umurumda değildi. Ruh halini düşünerek, üzerine kafa yorarak harcayacak zamanım yoktu. Olsa bile onun için harcamazdım. Ondan nefret ediyordum. Saf, katıksız bir kinle ona karşı tamamen doluydum. Zamanla alışacağına düşünüyordum. Ben karımın yokluğuna dayanabiliyorsam o da katil olmaya alışacaktı.

İçeriden ağlama sesi geldiğinde bulunduğum durumun farkına ancak varabildim. Az önce sertçe kapadığım kapıya sırtımı dayamış duruyordum. Halledecek bir sürü işim vardı. Aptal gibi davranıyordum.

Oğlumu salondaki beşiğinden aldım. Burada olması daha çok işime yarıyordu. Uyurken gözümün önündeydi. İşlerimi sessizce halletmek zorunda kalmam şu an için önemsizdi. Her saniye güvende olduğunu bilmeye ihtiyacım vardı. Biberonu ağzına uzatır uzatmaz susmuştu. Bazen keşke Ege gibi olabilsem diye düşünüyordum. Habersiz, amaçsız, muhtaç... En azından içimden geldiğince, istediğim kadar ağlayabilmek gibi bir şansım olurdu. Bu da beni uzun bir süre idare ederdi.

***

Eliz Günday her Allah'ın günü ısrarla gelmeye devam etti. Zile bastı fakat önceki gibi ısrarcı davranmadı. Bir süre bekledi. Kapı açılmayınca küçük bir ağacın gölgesine oturdu. İnci'nin diktiği ağacın gölgesinde diz çöküp saatler süren iç dökme işlemini gerçekleştirdi. Binlerce kez özür diledi. Sürekli ve devamlı... İlk başlarda saçmaladığını düşünmüştüm. Daha sonra bunun sadece içini rahatlatmak için yapılan bir eylem olduğu gerçeğini kabullendim. Eliz Günday, bencil biriydi. Hala kendini düşündüğüne inanamıyordum.

Bazen avazı çıktığı kadar bağırdı, bazen ağladı; bazen yağmur yağdı, bazen güneş açtı. Günleri takip edemediğim bir zamanda inatla kapıma geldi. Hiç vazgeçmedi, durmadı. Sanırım mücadeleci ruhu değişmeyen tek huyuydu.

ÖZÜR DİLERİM | AFFET BENİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin