ix

1.8K 181 128
                                    

uyuyamıyordum.

cam bile açıktı, serin havanın içeri girmesine izin veriyordu, ancak uyuyamıyordum. evimi özlüyordum, evde ailemle olmak isterdim. yanımda hafifçe horlayan oda arkadaşımı kıskanıyordum. benim gibi kıpırdanmıyordu veya sağa sola dönmüyordu, huzurla uyuyordu.

ashton'ı arardım ama o hala ailesinin evindeydi. calum'ı aramak da muhtemelen iyi bir fikir olmazdı, etrafında ne kadar fazla problem olduğunu düşündüm.

kalktım, /ranzanın/ merdivenin birkaç basamağını tırmandım.

michael'ın narin yüzü yastığa gömülmüştü ve salyası akıyordu; itiraf etmeliyim, bu onun çekiciliğini azıcık bile azaltmamıştı. hala nefes kesiciydi.

zihinsel olarak kendimle kavga ettim. onu uyandırmaya korkuyordum çünkü çıldırabilirdi ve sırf ailemi özlediğim gibi aptal bi nedenden dolayı onu uyandırdığım için bana bağırabilirdi.

risk almaya karar verip usulca michael'ın göğsünü dürttüm. michael hafifçe kımıldadığında ve gözleri titreşerek açıldığında ellerimi geri çektim. yeşil gözleri karanlıkta yorgunca etrafına bakarken parlıyor gibi görünüyordu.

"hey," usulca konuştum.

michael gözlerini kırpıştırdı ve uykulu uykulu telefonunu aldı. şiddetli ışık gözlerini kısmasına neden oldu. gözlerini ovdu ve telefon ışığını kıstı.

"sabahın dördü. bana nugget almadıysan, kahrolası ölmek üzeresin." boğuk sesi uykusuna karşı kulak tırmalayıcıydı.

"ölmek istemiyorum," geri tırmandım ve battaniyelerime doğru kaçarak saklandım.

"luke!" michael sinirli bir şekilde bağırdı. "seni penise aç striptizci!"

"bu pek hoş değil!" cevabı anında yapıştırdım.

"kaltak, mahvolmaya hazırlan." michael homurdandı, hayvansı bir hırıltı yükseldi boğazından.

michael'ın kalkıp yanıma geldiğini duyunca battaniyelerime daha sıkı sarıldım.

"lütfen öldürme beni!" michael'ın varlığını hissedince yalvardım. ağırlığı yatakta çukur oluşturdu ve ellerinin battaniyem üzerinden gövdemde dolaştığının farkındaydım.

(BURDAN SONRASI ÇOK GÜZEL ÖLÜYORUM)

battaniyemin kafamdan çekildiğini hissettim ve michael bana ölüm saçan bir ifadeyle dik dik bakıyordu. onun güzel, gösterişli şekil ve yazılarla mürekkeplenmiş göğsüne karşı benim göğsüm sadece sıkıcı ve düzdü. gözlerim titrekçe onun kasık kısmına kaydı ve penisinin ana hatlarını oldukça belirginleştiren bir boxer giyiyordu.

ellerimi birleştirip tanrıya dua ettim.

"umarım acı çekersin seni istekli dikizleyici." bir bacağını da öteki yanıma bastırırken devam etti, bacaklarını açıp üzerime oturmuştu.

tüm korkularım uzağa sürüklendi. birdenbire, sadece michael'ın benimkine bastırdığı kasıklarının bir önemi varmış gibi hissettim. michael bana sürtündüğünde derin bir nefes aldım. sanırım kasıtlı bir şey değildi, sadece ileriye doğru eğilmişti. sanırım o benim kadar etkilenmiyordu, şaşırmış bile görünmüyordu.

ben düzdüm, böyle hissetmemem gerekirdi.

gözlerimi kapayıp yüzüme sağlam bir yumruk bekledim ama gelmedi. onun yerine michael vücudunu göğüslerimiz birbirine değene dek aşağı indirdi ve sabit kalp atışlarını duyabiliyordum. umarım o benim kontrol edilemez atışlarımı duymuyordur.

kafasını boyun kavisimde dinlendirdi ve uzuvları beni örtüyor gibiydi. leylak rengi yumuşak saçları burnumu kaşındırıyordu, boşta kalan kolunu battaniyeyi üzerimize örtmek için kullandı.

"seni sonra öldürürüm. şimdi, seni yatağım olarak kullanacağım." kulağıma usulca fısıldadı.

"tamam," nefes nefese cevapladım.

michael yer değiştirdi ve beni kucakladı. michael'ın dolgun dudaklarını boynumda hissediyordum, tüylerimi diken diken yapmıştı. ürperdim.

birden nasıl olduysa cesur hissettim ve kolumu hafifçe beline sararak onu daha da yakınıma çektim. karşı koymaması beni gülümsetmişti. michael'ın bu yanını sevmiştim. ikimiz de uyandığımızda muhtemelen farklı bir michael'la karşılacaktık, bu farkındalık sırıtışımı yavaşça sildi.

düşüncelerimi kovup anın tadını çıkarmaya çalıştım.

sadece bir kere yaşıyorum değil mi?

roommates ♢ muke (türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin