1♣ ''Siyahlı Çocuk.''

1.1M 19.5K 5K
                                    

YARAMAZ ÇOCUK TÜM KİTAPÇILARDA!

***

O KARANLIKTI

ve ben karanlıktan korkarken nasıl ona sığınırdım?


Masal'ın Bakış Açısından

 Bölüm Bir

Lanet olası yeni okul! Lanet olası ilk gün! Lanet olası zengin veletleri!

Kasvetli, siyah ve gri arasında mekik dokuyan ve yağmurun yağacağını haber veren ton gökyüzüne hâkimken elimdeki son moral kırıntılarının bile altında olan havanın derecesine aldırmayarak elimdeki kırmızı eldivenleri çıkardım. Şansım varsa bugün yağmur yağmazdı. Yanımda şemsiyem olmadığı için ıslanmak şu an için pekte hoş bir seçenek gibi durmuyordu. Boynuma doladığım, eldivenlerimle aynı renk olan atkımı da çıkardıktan sonra sırt çantamın içine tıkıştırdım ve boğumları kızarmış olan ellerimi pantolonumun cebine yerleştirdim. Kolumda duran saatin yelkovanı on ikiyi akrebi ise dokuzu gösteriyordu. Derse ilk günden yarım saat geç kalmıştım. Bunun hoş karşılanacağını düşünmüyordum. Çünkü yeni okulum, biricik Gürel Koleji disiplinin sözlükteki karşılığı haline gelmiş, özel okul olmasına rağmen katı kuralları olan bir yerdi.

İç geçirdim ve okuldaki bekçilerin olduğu kısma öğrenci kartımı gösterip kapının açılmasını bekledikten sonra içeri girdim. Okulun yolu iki kısma ayrılmıştı. Sağ taraf yayalar sol taraf ise araçlar içindi ve yollar uzadıktan sonra giriş kapısının önünde kesişiyordu. İki yolun ortasındaki küçük bölme de oldukça estetik görünen ve adını bile tam anlamıyla bilmediğim bir sürü çiçek dikilmişti. Bahçenin okul kapısından sonraki bölümü çardaklar ve banklar için ayrılmış, yağmurlu günlerde bile çocukların oturmalarını sağlamak için özel tasarlanmıştı. Aynı şekilde ilkbahar ve yaz aylarında gölge olması için söğüt ağaçları da her bankın biraz gerisinde duruyordu. Okul baktığım resimlerinden ve tahmin ettiğim konumundan daha büyüktü. Okul, bahçenin tam ortasındaydı ve daha tam olarak göremediğim bir arka bahçesi ve otopark kısmı vardı. On sekiz yaşımda olmama rağmen araba kullanmayı bile bilmezken kendine ait neredeyse dudağımı uçuklatacak arabaları olan çocuklar görmem açıkçası kendimi böcek gibi hissetmeme neden olmuştu.

Derin bir nefes aldım ve yayalar için ayrılan yolu kullanarak giriş kapısının olduğu kısma geldim. İstanbul'a geleli yalnızca kırk sekiz saat kadar olmuştu. Aslında on sekizime basalı da kırk sekiz saat olmuştu.

On yıl önce, eylülün onunda anne ve babam trajik diyebileceğimiz bir kazaya kurban gitmişlerdi. O zamanlar daha sekiz yaşımda bir çocuk olduğum için her şey buğulu bir camın ardından olayları izliyormuşum hissi verse de çok net hatırladığım bazı şeyler vardı. Babam işi dolayısıyla Üsküdar da sıcak diye nitelendirebileceğimiz bir mahalleye taşınmamıza neden olmuştu ve ilk başlarda her şey iyiydi. Oradaki küçük bir çilek bahçesinde tanıdığım bir arkadaşımla tüm gün doyasıya eğleniyorduk, güzeldi, mutluydum. Ama sonra bir gün annem ve babam beraber bir yemeğe çıkacaklarını söyleyip beni evde tek başıma bırakmışlardı, onlara defalarca kez benim de onlarla gitmem konusunda yalvarmıştım. Ama yine de izin vermemişlerdi. Yol uzundu ve ben fazla mızmız birisiydim. Büyük ihtimalle beni götürürlerse günleri kâbusa dönerdi. Bu yüzden istememişlerdi.

 ''Çok yaramazlık yapma kızım, biz iki saate geleceğiz.'' demişti annem sarıya boyattığı saçlarını aynanın karşısında düzeltirken. Sonra bana dönmüş ve gülümsemişti. ''Sana güveniyorum, televizyon da şu takip ettiğin çizgi filmi izleyebilirsin.'' Ama ben de suratımı asmış ve gitmemeleri için ağlamaya bile hazır halimle anneme bakmıştım. ''Hadi ama bir tanem. Asma yüzünü. Geleceğiz biz.'' Çocuk aklı işte. Beni götürmedikleri için küsmüştüm her ikisine de. ''Bana ne ya. Gidin ve bir daha da gelmeyin. İstemiyorum sizi.''

YARAMAZ ÇOCUKWhere stories live. Discover now