2♣ ''Ev.''

745K 16.3K 2.9K
                                    

YARAMAZ ÇOCUK, TÜM KİTAPÇILARDA.

Bölüm İki

Sabaha kadar uyuyamamamın yalnızca üç sebebi vardı. İlki bulunduğum yer öylesine soğuktu ki, üzerime katlarca kıyafet giymeme rağmen hala üşüyordum ve hassas bedenim zonklamaya başlamıştı. Burada kalmaya devam edersem hasta olacağım belliydi. Diğer sebebim hemen yan odamdaki ayyaş herifin tüm gece boyunca duvara vurması ve ahlaksızca küfürler etmesinden dolayı korkmamdı. Adam hiç tekin görünmüyordu ve her an kapımı kırıp içeri girecek gibiydi.

Üçüncü ve son sebebim ise dün ki hala adını bilmediğim çocuktu. Gözlerimi her kapattığımda onunla ilgili farklı bir hayal kapımı çalıyordu. Sabaha kadar türlü türlü senaryolar üretmiş ve beğenmediğim her kısmı silip baştan yazmıştım. Biraz dengesiz biriydi, ilk olarak o çocuğu dövmüştü ve katile benziyordu ama sonra gülümsemişti ve o an karşımda kanatları belirivermişti sanki. Çok, çok güzeldi. Ve bir şekilde tam saldırıya uğrayacakken beni kurtarmıştı. Oraya nasıl geldiği ve beni nasıl bulduğu konusunda hiçbir fikrim yoktu.

Hem kaldığım pansiyonu da biliyordu. Sorduğumda da 'ben her şeyi bilirim.' gibi fazla ukalaca bir cevap vermişti. Hani olmazdı ama acaba beni ilk gördüğünde benden etkilenip yerimi takip ettirmiş ve nerede kaldığımı öğrenmiş olabilir miydi?

Şu hayalini kurduğum beyaz atlı... Ah pardon ondan olsa olsa siyah atlı prens olurdu, olabilir miydi? Kendim bir masalın prensesi...

Saçmalamayı kes ve hazırlan aptal, okula geç kalacaksın, diye azarlarken iç sesim beni soğuktan artık uyuşma kıvamına gelmiş parmaklarımı kıpırdattım, saçma sapan hayaller kuruyordum. Büyük ihtimalle çocuk yardımsever birisiydi hem zaten kim olsa onun yaptığını yapar gece tek başına saldırıya uğramak üzere olan bir kızı kurtarırdı.

Ama pansiyonu nereden biliyordu? Ve bana sormadan beni buraya getirmişti?

Soruları bir yana bıraktım ve oturduğum duvarın kenarından seri hareketlerle kalktım. Üzerimde hala dün giydiğim dar kot ve hiçbir özelliği olmayan hatta yıkamaktan birazcık eskimiş olan siyah kazak vardı. Giydiklerim gittiğim okula göre sıradanın bile altında kalan şeylerdi. Düzenli olarak devletten aldığım param sınırlıydı ve çoğunlukla roman almaktan şık bir şeyler almaya param kalmazdı.

Köşede duran siyah valizime eğildim. Valizin rengi bile onu hatırlatmıştı. Sanırım artık kendime tokat atma zamanım gelmişti. Sürekli adını bile bilmediğim çocuğu düşünemezdim ki!

İki ay önce Damla'nın zoruyla almış olduğum, dizlerimin biraz üstünde biten kıyafete oflayarak baktım. Kıyafet spor bir şeydi ama okulda da giyilmezdi ki!

Forma olmadığı için yüzümü buruşturdum. Ve bu sefer valizimden siyah, dar bir kot ve kırmızı renkli bir gömlek çıkardım. Bunlar hiç giymediğim için yeni gibi duran en büyük kurtarıcılarımdı.

Giydikten sonra aynada oluşan görüntümden de memnun olurken en kısa zamanda uygun fiyatlı şık şeyler almayı kendime not ettim. Kumral saçlarımı atkuyruğu yapıp Damla'nın doğum günümde hediye olarak aldığı gümüş, melek kolyesini taktım.

Pansiyondan çıktıktan sonra otobüsün gelmesini tam yarım saat kadar bekledim, fazla dolu olduğu için ayakta tam bir buçuk saatlik bir yolculuk geçirdim. Dün ders programına baktığım kadarıyla ilk ders Kazulet lakaplı Fidan Hoca'yaydı. Bu da geç kalırsam o kadının derimi yüzeceği anlamına geliyordu.

Otobüs durağından okula yürürken o ara da Damla'yla konuştuk. Her zamanki Damla'lığını yapıp on dakikaya zilyon soruyu sığdırdı. Ona kısa cevaplar verdim, düşündüğüm gibi geç kalmamıştım, daha dersin başlamasına yirmi beş dakika vardı.

YARAMAZ ÇOCUKWhere stories live. Discover now