1

8.5K 412 228
                                    

"Size bu işi neden vermemiz gerek?" dedi yaşlı ve sinir bozucu kadın üzerimdeki çirkin kıyafetleri incelerken. Siyah eteğin üzerine çiğ beyaz ceket giyen tek kişi ben olmalıyım. Ah, ceketin kırmızı yakalarını unutmamak gerek tabii.

"Hanımefendi, sorumu cevaplayın lütfen."

Nasıl bir cevap vermem gerek ki? İğne vurmaya bayılırım, gece nöbetlerine ise aşığım. Bu yüzden beni kesinlikle -bakın kesinlikle diyorum- işe almalısınız.

"Beni...işe ihtiyacım olduğu için işe almalısınız." Gergince sırıttım. "İyi bir insansanız tabii."

"Pekala," Yaşlı kadın gülüşümü geri iade etti. "İtiraf etmeliyim ki her zaman kötü biri olduğumu düşünmüşümdür."

■■■

"Annen ve babanın gitmesi kötü oldu Hyeya. Bize katılsalar ne hoş olurdu, değil mi?"

"Hı hı." Çimende batan ince topuk ayakkabılarıma bakarken mırıldandım. "Ne yazık ama, böyle bir apartman toplantısına katılamamaları!" dedim iğneleyici şekilde. Hangi ahmak, apartman toplantısını piknik şeklinde yapmayı önerdi?!

"Bu toplantı aynı zamanda bağlarımızın güçlenmesini sağlıyor Hyeya." dedi apartman görevlisi. "Hepimiz yaşlıyız ve birlikte olmaya ihtiyacımız var."

Hey, hadi ama ben daha otuz yaşındayım! Sizle takılmak zorunda değilim moruklar!

"Ee, iş görüşmen nasıldı bakalım?" Jongsu teyze yanıma oturdu. "Benim kızın takımları da ne güzel yakışmış yahu!"

O kadar yakıştı ki hemşire yerine antika olarak başlayacağım hastanede. Girişe de koyarlar beni, oh ne güzel!

"Berbattı."

"Sanırım Busan'a dönmen en iyisi. Ailen seni güzel bir balıkçıyla tanıştırır, rahatlarsın kızım! Böyle hayat geçer mi hiç?"

"Ailem balıkçıyı seninle tanıştırsın ne dersin?" Çapkınca sırıttım. "Tekrar evlenmenin zamanı gelmedi mi kız?"

"Saçma sapan konuşma be! Benim gönlüm apartman yöneticisinde."

Yirmilik kızlardan -mesela ben, her ne kadar otuz yaşında olsam da- daha hareketli olan Jongsu teyzenin aşkına koşuşunu gülümseyerek izledim. Aşık olmak yaşlılar için bile böylesine kolayken kağıda dökmek neden bu kadar zor?

Belki de sadece bana zordur. Belki de gerçekten yeteneksizin tekiyimdir ve asıl işime zaman ayırmanın vakti gelmiştir.

Hayır, Hyeya şimdi bunu düşünmenin zamanı değil. Şimdi umudunu kırmanın sırası değil.

"Hava ne güzel değil mi? Ceketi çıkarmak istemez misin Hyeya?" dedim kendi kendime. Ardından çirkin ceketi çıkardım ve ondan daha da çirkin olan gömleği açığa kavuşturdum. "Bu güzel ormanda birlikte yürümek harika bir fikir değil mi?" Sesimi karizmatik tona kavuşturdum. "Jung Hyeya, benimle yürüyüşe çık bebeğim."

Şekil A'da yalnız ve otuz yaşında olan kadının delirmesini görmektesiniz.

Yavaşça yerimden kalktım, gürültücü bunaklardan kurtulmak için ormanın derinliklerine ilerlemeye başladım. Haftaiçi olmasına rağmen tahminimden kalabalıktı. Sıcak yaz, insanları buraya sürüklemişti. Orman; piknik yapanlar, oyun oynayanlar ve tabiki yiyişenler yüzünden bunaltıcı derecede kalabalıktı.

Önüme düşen görüntüyle yüzümü ekşittim.Tanrı aşkına neden akşam bile olmamışken insanlara bu işkenceyi yapıyorsunuz? NEDEN?!

"Hey, aklınızı mı kaçırdınız siz?!" Yerdeki taşı elime alıp ağacın arkasındaki ahlaksızlara attım. "Öğlende yapacak kadar azdıysanız bir oda tutun!"

Oğlan, kızı kucağından ittikten sonra kısık bakışlarını benimkilerle buluşturdu. Aptalca hareket eden benmişim gibi bakması sinir bozucuydu.

"O zaman bize oda tut ahjumma."

"Ahjumma?"

"Cidden...bu devirde kim fırfırlı gömlek giyiyor?" Kalktı ve karşıma geçti. Alaycı gülüşü onu öldürmek istememe sebep oluyordu. "Bu tiple bana on sekiz yaşında olduğunu söyleme-"

"Eğer öyleyse düşüp bayılırım şekerim." diye tamamladı yanındaki. Devam etmeyi beklercesine çimlerden kalkmıyordu.

"Ahjumma," Eliyle git işareti yaptı. "Ben sakinken uzaklaş. Gördüğün gibi önemli işlerim var."

Kahkaha attım. Her sinirlendiğimde bunu yapardım. Arkasından gelen şey ise gözyaşları olurdu.

Kim kahkaha attıktan sonra ağlayabilir ki? Tuhaf biri olduğumu kabul etmek gerek.

"Ahlaksız herif, yanında oyun oynayan küçük çocuklar var. Asıl ben sakinken kes şunu. "

Aslında sakin değilim ama olsun. En azından hala ağlamıyorum. Bu bir yerlerde sakinliğimi koruduğuma işarettir.Bakınız; Jung Hyeya Kullanma Kılavuzu.

"İnan bana hepsi bu işi senden iyi biliyor. Öyleyse neden utanayım?"

"HYEYA! HADİ ETLER HAZIR!" Jongsu teyzenin uzaktan gelen gür sesiyle yumruk yaptığım ellerimi eski haline getirdim. Hayır Hyeya, hastanedeki yaşlı kadına olan sinirini bu aptaldan çıkarma; sen öyle biri değilsin.

Git hadi Hyeya, toplumun koruyucusu falan değilsin; rahat bırak ahlaksız insanları.

Yavaşça geriye döndüm ve yürümeye başladım. Arkamdan gelen kahkaha seslerini duymamak için çırpınıyordum ve sinirli halim buna hiç yardımcı olmuyordu.

"Et ziyafeti veriyorsun demek, ha?" Omzuma dolanan kollar beni vücuduna yaklaştırırken düşünebildiğim tek şey şuydu:

İNSANLAR NASIL BU KADAR LAUBALİ OLABİLİYOR?

Sanırım yüzyılın cevabı merakla beklenen sorusu.

"Davetini kabul ediyorum Hyeya."

magic words |m.yoongiWhere stories live. Discover now