➳ 0.3

641 86 52
                                    

Gökyüzüm: İlk fotoğrafımızı hatırladın mı peki?

Gökyüzüm: Bunu unutmazsın sen, eminim. Unutamazsın... O kadar da taş kalpli olmamışsındır. Pamuktan kalbin bir anda o kadar taşlaşmamıştır.

Düş-eşim: Natsu, yeter artık. Üç gün oldu, tamı tamına üç gün. Siktiğimin üç günü... Beni telefondan taciz etmeyi bırak. Rahat bırak beni. Ben, mutlu olmak istiyorum. Rahat, özgür, kaygısız, mutlu, huzurlu olmak istiyorum. Hiçbir şeyi hatırlamak veya düşünmek istemiyorum.

Gökyüzüm: Bu kadar kolay olamaz Lucy, gökyüzümdeki tek yıldızımdın sen. Ben bu derece acı çekiyorken senin bu konuşmaların... Üzülmüyorum ama alındım.

Düş-eşim: UMURUMDA DEĞİL.

Düş-eşim: Bıktım senden. Beni ne kadar ciddiye alıyorsun bilmiyorum ama hayatımda hiç olmadığım kadar ciddiyim.

Gökyüzüm: İlk fotoğrafımızda çıkmıyorduk, çok komik değil mi? Oysaki seviyordum ben seni o zamanlarda, her konuşmamızda dile getirirdim bunu. O gün fotoğraf çekilmeye karar verdiğimiz zaman... Sevincimi hatırladın mı? Nasıl kan gelmişti yanaklarıma?

Gökyüzüm: İlk beraber çekeceğimiz fotoğrafta ben heyecan yapıp senin telefonunu düşürmüştüm, telefonunun camı çatlamıştı. Sen çok üzülmüştün aslında ama belli etmemeye çalışıyordun, ben anlamıştım. Her insan telefonu için üzülür tabii. Ardından az daha araba çarpıyordu bana, sen çok korkmuştun ve ben gülmekten ölmüştüm. Kuş pislemişti, kola dökülmüştü, yırtılmıştı kıyafetlerimiz. Hatta en sonunda sen hayal kırıklığına uğrayıp vazgeçmiştin ya, unutamıyorum onu. En çok hevesimi de kıran oydu zaten. Hiçbir zaman pes etmeyen Lucy, bıkmıştı.

Gökyüzüm: Ardından ne olduğunu hatırladın mı? Ben sana bir saat dırdır yapmıştım çekilmek için, sen de en sonunda telefonumu Levy'e verip rastgele bir fotoğraf çektirmiştin. Tamam, o fotoğraf senin için şu an önemli olmayabilir ama... Hatırladığını biliyorum. Bunu hep hatırlayacağım, demiştin çünkü. Unutulmayacak kadar şanssız ama bir o kadar da güzeldi o gün.

Düş-eşim: Ama hatırlamıyorum.

Düş-eşim: Demek ki sözlerime fazla güvenmemen lazımmış. Çekmiyorum burada fotoğraf falan, cidden Natsu. Ne zaman rahat bırakacaksın beni?

Düş-eşim: Mesafelere rağmen beni sevmeyi bırak.

Gökyüzüm: Adam ölmüş karısını seviyor Lucy. Mesafe bir engel mi sence?

Düş-eşim: Babama bir gönderme yaparak acındırmaya mı çalışıyorsun kendini? İçin rahatlayacaksa söyleyeyim, annem ya da babam birbirlerini sevmezlerdi.

Gökyüzüm: Ya da sadece sen öyle düşünmek isterdin. Çünkü babanı hiç haz etmiyordun, her şeyine karışmasından da nefret ediyordun. Annen ise... Onun yeri farklıydı sanki? Babandan nefret ederken annen bir melekti senin için. Kaçış yolun.

Gökyüzüm: Babanın ve annenin aşkını bilmiyorsan... Benim aşkımı bilememen doğaldır.

Düş-eşim: Sus artık, kes sesini ve bana saçma salak mesajlar yazmayı bırak. Ailem hakkında hiçbir şey bilmiyorsun, hepsi sizin görmek istediğiniz zengin ve örnek aile tablosu. O gülümseyen suratların altındaki gerçeği kimse göremedi. Küçük kız çocuklarının oynadığı o pahalı bebeklerin yaşadığı evde gördüler bizi.

Düş-eşim: Benim sizleri bırakalı bir yıl oldu sayılır. Hatırlamıyorum bile, aklıma gelmiyorsunuz. Bir kere bile gelmediniz, gelmemeye de devam edeceksiniz. Şu an tek yaptığın beni sinirlendirmek.

Gökyüzüm: Güzel, o zaman sana hatırlatacağım. Sana bunları en iyi şekilde hatırlatacağım Lucy. İnatçı olduğumu biliyorsun.

Düş-eşim: Benim de inatçı olduğumu unutuyorsun. :)

distance × nalu textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin