19

720 99 56
                                    

*Luke'un müzik tarzı The 1975 ve Frank Ocean'ın bir karışımı, yani 5sos'un müziği gibi değil. Ayrıca bazı bölümler arasında zaman atlaması olmuş.*

...

Her şey mutluluk saçtı.

Çiçekler, insanlar, oda ve kızlar. Kızlar, saçlarınla çiçeklerle ve yüzlerine sıvanmış gülümsemelerle güzeldiler. Luke orada olmaktan çok mutluydu, hepsi peri masalı gibi hissettiriyordu. Bunu asla yüksek sesle söylemiyordu ama düğünleri severdi. Renkler, müzik, her şey çok mükemmel uyuyordu ve bunu seviyordu. Mükemmel şeyleri sever.

"Luke!"

Sarışın, Chiara'nın uzun beyaz elbisesine dolaşmamaya çalışarak kendisine doğru yürüdüğünü görünce gülümsedi. Saçları kıvırcıktı ve beyaz inciler boynunu süslüyordu. Chiara'nın yakınına yürüdü ve kollarını onun etrafına sıkıca sardı.

"Senin için çok mutluyum." Dedi onu kolları arasında sıkarak. "Evli bir kadın olduğuna inanamıyorum... Her şey çok hızlı gerçekleşti."

Chiara siyah saçlarının bir tutamını kulağının arkasına soktu. "Evet hepsi çok gerçeküstü görünüyor."

"İkiniz birbiriniz için gerçekten harikasınız, senden başka kimseyi Lu için daha iyi düşünemezdim." dedi ceketini düzelterek.

"Hemen döneceğim, sanırım Lucrezia topuğunu kırdı. Gidip oturmalısın! Masan, Matty'nin oturduğu üç numara olmalı." Ve bununla çabucak kendi ayakkabısına bağıran karısına doğru koştu.

Luke, dönmeden ve Matty'nin kıvırcık saçlarını bulmaya çalışarak masa numarası üçe doğru yürümeden önce hafifçe gülümsedi. Siyah saçlı oğlan ilk önce onu gördü ve gelip yanına oturması için el salladı. Beklemediği şey, bütün bir albümü yazdığı kırmızı saçlı oğlanla gözlerini kilitlemekti.

Ve siktir. Harika görünüyordu.

Sonunda gerçekleşeceğini biliyordu, ancak küçük bir kısmı kendisine bütün gün boyunca Lu ve Chiara'nın bu kadar acımasız olamayacağını söylüyordu, Luke'u Michael'ın yanına oturturmuş olamazlardı.

O küçük kısmı yanılıyordu.

"Hey, dostum. Uzun süredir birbirimizi görmedik." Matty ona sarılmak için ayağa kalkarken söyledi.

"Evet. Yazmak, çalışmak ve diğer şeylerle meşgulüm, bilirsin?" dedi Luke kıvırcık saçlı oğlanın omzunu okşarken.

Matty geri çekilip beyaz sandalyeye oturdu. "Ah evet. Bu arada, bana gönderdiğin 'Şöhret Uğruna''nın kopyasını dinledim. Oldukça müthiş. Ne zaman çıkıyor?"

"Bir hafta içinde düşüyor." Luke gülümsedi. Matty'ye ve müziğine her zaman hayran kalmıştı, bu yüzden işini takdir ettiğini bilmek onun için çok anlamlıydı.

Matty yanındaki sandalyeyi patpatlayarak oturmasını işaret etti. Elbette Matty ona Michael'ın yanındaki sandalyeyi teklif etti. Kaba biri olmak istemediğinden, oturduktan sonra başını Michael'a çevirdi. Sonuçta, Luke'un Michael'ı görmezden gelmesi için hiçbir neden yoktu. Michael'ı yöneten kişi, onu çok fazla beklettiren kişi oydu. Michael beklemekten bıkarsa bu anlaşılabilirdi.

"Hey."

"Selam."

Michael'ı aylarca görmemişti, ama her geçen gün onun yüzünü görmüş gibi geldi. Hala elma ve ucuz kolonya gibi kokuyordu, hala kaş piercingi vardı ve hala çenesini kaplayan küçük bir makyaj vardı.

Luke şimdi uzunca bir süre ona baktığını fark etti ve odaya giren iki geline doğru hızla baktı.

"Onlar için çok mutluyum." Michael, sarışının en iyi iki arkadaşına baktığını fark ederek söyledi.

Luke başını salladı. "Evet, birbirlerini hak ediyorlar."

Michael başka ne diyeceğini bilmiyordu, aslında Luke'la sohbet etmek isteyip istemediğini bile bilmiyordu, ancak sessizlik Matty'nin ayağa kalkıp iki oğlanı yalnız bırakmadan önce kız arkadaşıyla ilgili bir şey mırıldanmasıyla kesildi.

Düğünün geri kalanı, çoğunlukla Luke'a albümü hakkında soru soran kişilerdi ve Michael, aynı masada otursalar bile onu görmezden geliyordu.

Luke ne beklediğini bilmiyordu. Bu Michael'ın ilişkilerine bir göz atmak isteyip istemediğini Luke'a sorarak kollarına geri döneceğini düşündüğü gibi değildi, ama tamamen ondan kaçınacağını düşünmüyordu.

Luke hayal kırıklığına uğradı ve kendi düşüncelerinde birden fazla kayboldu, ama sonuçta, düğünden çok keyif aldı.

Saat gece on bire kadar herkes, Luke'un Sarah'ın küçücük ellerini tutarak onu sevdiği şahane radyo ritmiyle etrafında sallaması dahil, odanın ortasındaki dans pistindeydi. Bu odanın öbür tarafında kollarını birbirine dolayarak duvara yaslanmış, Luke'u dikkatle izleyen Michael'ı düşünmediği birkaç andı.

Michael ne beklediğini bilmiyordu. Luke'un Michael'a ona bir şans daha vermesi için yalvararak kollarına geri döneceğini düşündüğü gibi değildi, ancak kendisinden tamamen kaçmasını beklemiyordu.

Michael da hayal kırıklığına uğradı.

Gece birdi ve başta aileler olmak üzere insanlar, eve dönmeye başlamıştı. Her dakika dans pisti daha boşalmaktaydı ve Luke, Sarah ile babasının kucağında uyuyakaldığından beri dans edemiyordu.

Belki de aslında çok yorgun olduğundan ve çok fazla bardak şarap içtiğindendi, ama kendisini Michael'ın önünde elini sunarken buldu.

"Konuşmak ister misin?"

Michael bakışlarını mavi irislere sürüklemeden önce önce Luke'un terli eline baktı.

"Hayır, ama dans etmek isterim."

Luke, diğer çocuğun Luke'un elini tutup onu piste götürmesi sebebiyle geri gülümseme alamadığı kırmızı kafaya küçük bir gülümseme verdi.

"Yemin ederim ki bunu boktan bir klişe yapmaya çalışmıyorum, ancak gerçekten dans edemiyorum." Dedi Luke gülümsemesi titrerken.

Michael gülüşünü engellemeye çalışarak kafasını salladı. "Elbette edemiyorsun... Sadece beni takip et."

Luke birkaç kez Michael'ın ayağına bastı ve bir noktada Luke ayakkabısını bağlamak için aşağıya eğilmek zorunda kaldı, ama geceyi uygun bir dansla bitirdiler ve ikisi de dudaklarında bir gülümsemeyle ayrıldılar.

for the sake of fame ; mukeWhere stories live. Discover now