21

891 91 85
                                    

Kadehi yatağın yanına koymadan önce son bir yudum alırken kırmızı şarabın tadı ağzını doldurdu. Sarhoş değildi, sadece üzgün, hayalkırıklığına uğramış ya da kalbi kırıldığında pahalı şaraplar içmeyi seviyordu. Bu durumda hepsi oydu.

Odanın diğer tarafındaki eski saate baktı, gece 02:04'tü. O gece kesinlikle umduğu gibi olmadı ve aptal gibi hissetti. Aptal gibi hissetti çünkü devam etmek için çok uğraşırken, yapamıyordu, Michael çoktan başka birisini görmeye başlamışken o her zaman Michael'ın dağınık saçlarını ve solgun cildini düşünüyordu.

İç çekti, bu muydu? Bu devam ettikleri şeyin resmi olarak sonu muydu? Belki bir süredir bitmişti ve Luke farkında değildi. Luke'un küçümsediği şeylerden biri de değişim meydana geldiğinde bu konudan tamamen habersizdi. Michael'ın devam etme olasılığını hiç düşünmemişti. Gerçekten bitmesini istemedi. Belki de bitmemişlerdi, belki yapması gereken tek şey Michael'ın demek istediğini kanıtlamaktı. Bunu istediğini, aklından çıktığını.

Pantolonunu giyip ayağa kalktı ve kırmızı parmak arası terlikleri için etrafına baktı. Onları fark eder etmez ayağına geçirdi ve evden ayrılıp arabasına yönelmeden önce anahtarlarını kaptı. Karanlık ve yeterli miktarda garipti, Los Angeles gecesi için özellikle sessizdi. Luke bir şekilde bunu rahatlatıcı buldu.

Michael'ın evine doğru sürmeye başlar başlamaz düşünceler ve sorular aklına akmaya başladı. Örneğin:

Ne sikim düşünüyordu?

Saat gece 2:30'du ve Michael büyük ihtimalle uyuyordu, ve uyumuyorsa bile, yeni flörtünü beceriyor ya da beceriliyordu. Muhtemelen ikinci seçenek. Ya evde değilse? Ya bu gece bir randevuya gittilerse? Ve ya ciddi bir ilişkiye başladılarsa? Hepsinden sonra, bunu hak etti. Michael en iyisini hak ediyordu ve Luke ona bunu veremezdi. Beklemekten bıktığı için Michael'ı suçlamıyordu.

Bunu bilmeden önce, arabasını Michael'ın evinin önüne park ediyordu. Şimdi ne yapacaktı? Kapıyı mı çalacaktı? Pencereye tırmanıp Romeo ve Juliet klişesini mi çekecekti? Yorgun gözlerini ovuşturarak arabadan çıkarken iç çekti, Michael'ın evindeki tüm ışıklar kapalı gibi görünüyordu, bu da oğlanın muhtemelen uyuduğu anlamına geliyordu.

Michael'ın ön bahçesinde kapıya giden yolu çevreleyen çakıl taşları olduğunu fark etti ve birkaçını seçip evin etrafında dolaşıp Michael'ın penceresini bulmaya çalıştı.

En sonunda bulurken, küçük kayaları kırmamaya dikkat etmeden cama atmaya başladı. Yedi kayadan sonra Luke vazgeçmeyi düşündü, fakat 8 numara cama vurunca Michael'ın odasının ışığı yandı, Michael uyandı. Michael ile konuşacaktı.

O an sarışının ne diyeceği hakkında bir fikri olmadığını fark ettiği andı.

"Luke?"

Yorgun gözüken Michael'ın eğildiği pencereye baktı, yorgun gözlerini ovuşturuyordu. Tıpkı Luke'un her uyandığında hatırladığı gibi saçları dağınıktı, inanılmaz dağınıktı hemde.

Michael gerçekten güzeldi ve Luke, bütün gece orada kalıp diğer çocuğa bakmaktan tamamen memnun olurdu, ama yapamıyordu.

"Merhaba." Boynunun arkasını ovalarken söyledi.

"Burada ne yapıyorsun? Saat neredeyse 3."

Luke yutkundu. "Sa-sana söylemem gereken bir şey var."

"Bu saatte ne söylemek zorunda olabilirsin?"

"Lütfen içeri... içeri gelebilir miyim? Tabi eğer şey- erkek arkadaşın orada değilse." Luke alt dudağını ısırarak söyledi.

Bir söz söylemeden Michael iç geçirdi ve Luke'un kapısını açmak için aşağı yürüdü. Luke elleri cebinde beceriksizce eve girdi.

"O benim erkek arkadaşım değil." Michael, Luke oturma odasının ortasında dururken söyledi.

"Ne?"

"Onunla sadece birkaç kere randevuya çıktım. O benim erkek arkadaşım değil."

Michael kendine bir bardak su almak için onu geçip mutfağa doğru yürürken, Luke başını salladı. Bir kısmı rahatladı.

"Bana neden burada olduğunu söyleyecek misin, Romeo?"

Sarışın önündeki sandalyeye otururken diğerin şakasına gülümsedi. "Her şeyden önce Joanne yok."

"Şaşırmış numarası yapayım mı?" Michael, bir yudum su almadan önce güldü. "Bana sahte flörtünü söylemek için mi buraya geldin?"

"Özür dilerim."

"Ne için?"

"Sana bok gibi davrandığım için, aklımdan çıkaramadığım için, seni beklettiğim için. Michael gerçekten ama gerçekten seni o şekilde seviyorum ve biliyorum ki bana bir şans daha verirsen, hak etmesem bile, pişman olmayacağına söz veriyorum."

Michaeal, Luke'un itirafını sindirirken bir süre sessiz kaldı. Sonra sarışına baktı ve ona küçük bir gülümseme verdi. "Vay, gerçekten kendini tutmuşsun."

Luke gülerek gözlerini kapattı ve başını elinin avucuna dayadı. "Beni oraya kadar getirttin." Michael, diğer çocuğa bakarken dahada yaklaştı, yüzleri sadece birkaç parmak uzaktaydı.

"İkinci şansa inandığım için şanslısın Luke Hemmings."

İşte o zaman Michael'ın dudaklarının onun dudaklarına dokunduğu hissetti. Öpücük nazikti, yumuşaktı ve Luke bunun her saniyesini sevdi. Kollarını Michael'ın boynuna sararak derinleştirirken ne kadar istediğini, hepsini Michael'ın hissetmesini sağladı. Dudaklarını birbirlerine karşı nefesleri kesilene kadar hareket ettirdiler, diğer çocukla göz temasını kesmezken ilk çekilen Luke oldu.

"Tanrım, ne kadar zamandır bunu yapmaya niyetim vardı hiçbir fikrin yok." Sarışın Michael'ın tüm özelliklerini alırken söyledi. Bu çocuğu o kadar çok özlemişti ki.

"Ah güven bana, biliyorum."

...

ŞUAN LUKE HEMMİNGS İLE GURUR DUYUYORUM, AFERİM ÇOCUM ve evet biliyorum, hepinizin sol gözünden küçük bir gözyaşı düştü

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

ŞUAN LUKE HEMMİNGS İLE GURUR DUYUYORUM, AFERİM ÇOCUM ve evet biliyorum, hepinizin sol gözünden küçük bir gözyaşı düştü.

Finale adım adım yaklaşıyoruz :/ Yakında bu kitaba veda edeceğiz. Umuyorum ki finalden sonra bile muke aklınıza gelince bu kitabı hatırlarsınız. Tamam belki kitabı ben yazmıyorum, annesi değilim ama üvey annesi , olmadı süt annesi sayılırım djcdkak

VE HALA TOP/BOTTOM KİM ÖĞRENEMEDİK

for the sake of fame ; mukeWhere stories live. Discover now